Avrupa
Kendi Kriterlerine Bağlı Kalacak mı?
Ercan
AYBOĞA
Kendilerine Ilısu Barajı'nın
kredi teminatı için yapılan başvuru hakkında karar vermek için
Avusturya, Almanya ve İsviçre'den 18
kişilik bir heyet 21-26 Ağustos tarihlerinde Türkiye'ye geldi.
Umuyoruz ki yöredeki yerel yönetimleri ziyaret eden, köylere
giderek insanlarla konuşan, STK'larla toplantı yapan heyet
üyeleri barajın yarattığı sosyal, kültürel ve çevresel
tahribatın boyutlarını kavrayabilmişlerdir.
Heyet Türkiye ziyareti ardından rapor hazırlayacak
Avusturya'dan VA Tech (Andritz), Almanya'dan Züblin
ve İsviçre'den Alstom şirketleri, kendi hükümetlerine
bağlı çalışan İhracat Kredi Kuruluşları'na (ECA) Ilısu
Barajı'nın yapımı için almak istedikleri kredinin teminatı
sağlanması amacıyla Aralık 2005'de başvuruda bulunmuşlardı.
Türkiye'yi ziyaret eden heyette ECA çalışanların yanında değişik
bakanlıklardan çalışanlar da bulundular. Heyet bu incelemelerden
sonra kendi hükümetlerine bir rapor sunacak, bu rapora dayanarak
Avusturya, Almanya ve İsviçre hükümetleri karar verecekler.
Kararın eylül ayı sonunda verilmesi ihtimali var.
Türkiye'deki yasal durumdan dolayı değil ama ECA'lerin
talebinden dolayı Ilısu konsorsiyumu bir Çevre Etki
Değerlendirme (ÇED) Raporu ve Yeniden Yerleşim Eylem
Planı (YYEP) hazırlayıp 2005'in Kasım ayında yayınladılar.
O günden bugüne Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi, ÇED Raporu ve
YYEP'e ilişkin çok sayıda rapor ve yorumu ECA'lere Ilısu
barajına kredi teminatı verilmemesi amacıyla yolladı.
Hasankeyf'in maruz kalacağı tahribat ortada ama...
Avrupa'daki Ilısu Baraj kampanyası çatısı altında çalışan altı
sivil toplum kuruluşu (STK) da çok sayıda yorum ve raporu
uluslararası uzman kişi ve kurumlara hazırlatıp ECA'lere
ulaştırdılar.
Tüm bu yorum ve raporlar Ilısu Barajı'nın kültürel miras, sosyal
yapı ve çevre açısından son derece olumsuz etkilere neden
olacağını açıkça ortaya koydu. Ilısu barajının geçerli ve
bilinen tüm uluslararası antlaşma ve konvansiyonları açıkça
ihlal ettiği tartışılmaz bir gerçek olarak ortada duruyor.
2006'nın Mayıs ayında Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi beş
kişilik bir heyetle Avusturya, Almanya ve İsviçre ülkelerine
yetkili kişi ve kurumlarla görüşmek üzere gitti ve barajın
olumsuz etki ve kayıplarını aktardı. Bu görüşmelerde ECA'ler
bölgeye Ilısu Barajı'nı proje alanını incelemek için davet
edildi. Bu gelişmeler üzerine ECA heyeti Türkiye'ye ve bölgeye
ziyarette bulundu.
ECA çalışanları ve Avusturyalı, Almanyalı ve İsviçreli bakanlık
çalışanlarından oluşan heyet önce 21 Ağustos öğlen sonrası
Ankara'da Devlet Su İşleri (DSİ) ve Enerji, Tarım, Çevre, Kültür
ve Turizm, Kamu İşleri ve Yerleşim Bakanlıkları çalışanlarıyla
görüştü.
Ertesi günün akşamında (22 Ağustos) Diyarbakır'a gelen heyet
üyeleri, Diyarbakır Valiliğine yaptıkları kısa ziyaretten sonra
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nin organize ettiği üç ayrı
toplantıya katıldı.
Hasnkeyfli ve STK'lar açıkça baraja "hayır" dedi
"Kültür, Çevre ve Göç: Yeniden Yerleşim" temalı bu
toplantılarda çok sayıda STK heyete, neden Ilısu barajına karşı
olduklarını açık ve yanlış anlaşılmaya neden olmayacak şekilde
belirttiler. Öngörülmemesine rağmen bu toplantıların ikisine DSİ
ve GAP temsilcileri de katıldılar. Hasankeyf Girişimi olarak
sorun çıkarmadık çünkü saklayacak bir beyanımız yoktu. Eğer DSİ
ve GAP bizi korkutacaklarını sanıyorlarsa yanıldıklarını
bilmeliler.
Ardından Diyarbakır Büyükşehir Başkanı Osman Baydemir'in
de katıldığı bir akşam yemeğinde buluşuldu. Baydemir de bölge
halkının kararlığını altını çizdi.
Çarşamba sabahı (23 Ağustos) sabahı ECA heyeti, Doğa Derneği ve
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nin eşliğinde Dicle vadisinde flora
ve fauna açısından önemli bölgelere gitti.
Kusen: Hasankeyfli yeni yerleşim bölgesine gitmeyecek
Ayrıca Bismil'de Salat, Sinan ve Batman'a bağlı Suçeken köyünde
insanlarla görüşmelerde bulundular. Daha sonra Hasankeyf
ilçesine ulaşan heyet antik kenti biraz gezdikten sonra
Hasankeyf Belediye Başkanı Vahap Kusen ile buluştu. Kusen
güzel ve samimi bir konuşmayla barajın insan ve kültür
üzerindeki olacak olumsuz etkilerini heyete aktardı.Kültürel
mirasın kendileri için ne derece önemli olduğunu ve
Hasankeyflilerin öngörülen yeni yerleşim yerine kesinlikle
gitmeyeceklerini dile getirdi.
Hasankeyf'ten sonra Batman'a doğru yola çıkıldı. Batman
Belediye konferans salonunda Batman'daki neredeyse tüm STK'larla
geniş bir toplantı yapıldı.
STK'lar büyük kültürel miras Hasankeyf'i hiçbir şart altında
sular altında bırakmayacaklarını ve göçün Batman'daki yoksulluk
sorununu daha da derinleştireceğini kararlıkla ortaya koydular.
Batman halkının net bir şekilde Ilısu barajına karşı olduğu
heyetçe anlaşıldı. Toplantı sonrasında heyet Belediye Başkanı
Hüseyin Kalkan ve Batman Valisi ile bir yemekte
buluştu.
Perşembe sabahı (24 Ağustos) heyet, Batman Barajı'ndan nedeniyle
Batman'a yakın yeni yerleşim yerlerine yerleştirilen insanlarla
görüştü. Buradaki insanların yaşadıkları mağduriyeti açıkça
gözlemlenlenebiliyordu.
Nurol şirketinin tavrı rahatsız ediciydi
Ardından doğrudan Hasankeyf'e geçen heyet tarihi eserleri daha
kapsamlı inceledi. Bu noktadan itibaren Ilısu konsorsiyumun
Nurol şirketi heyete katılıp heyeti yönlendirmeye başladı.
Şirket temsilcileri "çok ve boş" konuşarak ve kimseye fırsat
vermeyerek kendi tavırlarının rahatsız ediciliğini ve
olumsuzluğunu fark etmeden yeniden yerleşim için öngördükleri
yeri heyete gösterdi. Ancak gösterilen yerin sağlıksız bir yer
olduğu zaten ortadaydı.
Daha sonra STK'lara heyete eşlik edilmesi bir nevi yasaklandı.
Heyet baraj inşaatın yapılacağı Ilısu köyünü ziyaret ettikten
sonra Mardin'e geçti.
Heyet Halfeti olumsuzluğunu da gördü
Batman ve Mardin valileriyle de kısaca görüşen heyetin bir
bölümü Birecik baraj bölgesine gitti ve Halfeti'nin
baraj sonrası kötü gidişatını görme imkanına sahip oldu. Heyet
daha sonra Birecik Barajı'ndan dolayı yerlerinden edilen
insanları savunan bir avukatla görüştü.
Heyetin diğer bir grubu da Urfa-Ceylanpınar'daki
Devlet çiftliğini ziyarette bulundu. DSİ ve Ilısu
konsorsiyumu yerlerinden edilecek insanların çoğunu buraya, yani
topraklarından en az 200 kilometre uzaklığa yerleştirmek
istiyor.
Heyetin yöre halkıyla diyaloglarının ardından bölgeyi daha iyi
anlama eğiliminde olduklarını gözlemledik.
Yöre halkının sorunlarını kavrama açısından köylülerin ve
STK'ların temsiliyeti önemliydi. Resmi devlet temsilcilerininse
kendi kalıplarının dışında bir şey söylemeyecekleri zaten
belliydi.
Heyetin ne karar vereceği hakkında şüpheler var
Heyetin kısmen iyi niyetli olduğunu söylemek doğruysa da kimi
zaman gösterdikleri soğuk tavırlarıyla meseleye nasıl
yaklaştıklarını kavrama konusunda şüpheliyiz.
Heyet üyeleri ülkelerine dönecek ve geniş bir rapor
hazırlayacaklar. Eğer gördükleri manzaradan etkilenmiş ve
konuştukları insanları gerçekten dinlemişseler ve sorunları
biraz olsun kavramışsalar kesinlikle Ilısu Barajı hakkında
olumlu bir tavsiyede bulunmazlar.
Ancak üç ülkenin adına gelen heyet sadece kendi devlet ve
şirketlerin kâr ve çıkarını düşünürse, Ilısu Barajını
olumlayacakları bir rapor yazacaktır. Bizim talebimiz kendi
ülkelerinde geçerli olan sosyal ve çevresel kriterlerin
Ilısu Baraj projesi için geçerli olması.
ECA heyeti kararlarıyla, tüm insanlığın önemli bir kültürel
mirasını yok edebileceklerini, on binleri yoksulluğa mahkum
edebileceklerini ve ülkemizin son doğal büyük ekosistemini yok
edebileceklerini unutmamalı.
Aslında başka bir soru sormak istiyoruz: 18 kişilik heyetten
niye üç önemli isim bölgemize gelmek yerine Ankara'da kaldı?
Ilısu projesinin pazarlığı mı yapılıyor? Bu bizi çok
düşündürüyor.
Heyet sordu ama cevap "hayır"dı çünkü...
Yine heyetten bazı kişiler bize şunu sordu: "Eğer biz sosyal
açıdan sağlıklı bir yeniden yerleşimi garanti edersek ve Ilısu
Baraj gölünün su kalitesini sağlayabilirsek projeye evet der
misiniz?"
Cevabımız tabi ki "hayır"dı. Niye mi?
- Kültürel mirasımız her halükarda yok olacaktır.
- Hayati önemde olan Dicle vadisi ekosistemi büyük ve asla
giderilemez zarar görecektir.
- Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sağlıklı bir yeniden yerleşim
gerçekleştirmemiştir ve son dönemlerde bunu düzeleceğine dair
bir belirti de yoktur. Projeden etkilenen halkla, yerel
yönetimlerle ve STK'larla diyalog geliştirilmedi.
- Ilısu barajının her açıdan alternatifleri çok ama Hasankeyf'in
yok. Umarız bunu anlamışladır.
Hasankeyf'i yaşatma mücadelesine devam
Eğer Avusturya, Almanya ve Avusturya bu projeye "evet" derlerse
ortaya çıkacak tüm olumsuzluklardan kendileri de doğrudan
sorumlu olacaklar. Türkiye hükümeti, Enerji Bakanlığı ve DSİ
kadar onlar da suçlu olacaklar. Bizim mücadelemizse her şeye
rağmen kararlıkla devam edecek, inşaat başlasa da, tamamlansa
da, su tutulsa da....
http://www.bianet.org
29 ağustos 2006