Hasankeyf
sevdası
Derya SAZAK
Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü’ndeki ‘güçlendirme çalışmaları’ nedeniyle
İstanbullular yaz sıcağında saatlerce çile çekerken, hükümet
tam sırasıdır diye, ‘üçüncü köprü’ güzergâhını tartışmaya
açtı.
Üçüncü köprü muhtemelen, İstanbul’un son yeşil alanı
Beykoz-Sarıyer arasında yapılacak. Türkiye 1960-70’li yılları,
‘köprü, baraj’ tartışmalarıyla geçirdi.
Sağ iktidarlar için bu projeler, kalkınmanın motoruydu.
Ne kadar çok baraj yapılırsa sulamanın o denli yaygınlaşacağı,
tarımın patlama yapacağı öngörülüyordu.
O tarihlerde ‘küresel ısınma’ diye bir tehlikenin farkında
değildik!
Göller, nehirler kurudu.
Konya Ovası çölleşti.
Barajlardaki su seviyeleri düştü.
Urfa tünelleri GAP’ı bütünüyle sulamadan Harran’da toprak
tuzlandı.
AKP hükümeti de Demirel ve Özal’ın yolundan giderek, daha
fazla ‘köprü ve baraj’ sevdasıyla, 21. yüzyılın gerçeklerine,
‘iklim değişikliği’ne meydan okuyarak kalkınmayı 1960-70’li
yılların projelerinde arıyor.
Bugünkü nüfus yoğunluğu, yerleşim ve araç trafiğinde, İstanbul
Boğazı’na 3 değil 5 köprü yapılsa sorun çözülecek mi?
Anadolu’nun debisi düşük nehirlerine daha onlarca baraj
yapabilirsiniz.
Müteahhitler, hafriyattan kazanır. O kadar! Kuraklık nedeniyle
barajların durumu da kuruyan göllerden farksız.
Üstelik baraj yapacağız diye, akarsuları da yok ediyorsunuz.
Susuzluk hidroelektrik santrallarından elde edilecek enerjiyi
de pahalı hale getiriyor.
Sivas’tan Kayseri’ye karayoluyla geçerken, üç saatlik yolda
dereye bile rastlamadık.
Anadolu çölleşirken, DSİ’nin neredeyse elli yıllık projesi
Ilısu Barajı, inatla hayata geçirilmek isteniyor. Hem de ne
pahasına, tarihi Hasankeyf, baraj sularına gömülmek üzere.
Yaşar Kemal, Tarkan, Orhan Gencebay, Sezen Aksu, Orhan Pamuk
ve daha pek çok sanatçı Doğa Derneği’nin ‘Hasankeyf’i
kurtarma’ kampanyasına destek veriyorlar.
Çevre Bakanı Veysel Eroğlu, hafta içinde bir açıklama yaparak,
‘Türkiye’yi sevmeyen, bölge insanının kalkınmasını
istemeyenlerin’ Ilısu Barajı’na karşı çıktıklarını söyledi.
Böyle zamanlarda klasik söylem, ‘hainlik’tir. Bir de
‘Solcular, İstanbul’da köprüye karşı çıktılar’ demeci
patlatılır.
1970’lerden bu yana kırk yıl geçti. Ve solcuların uyardığı
gibi, ‘köprü köprüyü doğurdu.’ Ülkenin on yılda bir
darbe-muhtıra histerisine girmesi gibi, Boğaz da on yılda bir
‘köprü’ arar hale geldi.
Hasankeyf sevdasını seslendirenleri, Türkiye’nin bölgesel güç
olmasını istememekle, ‘yabancı unsurların’ çıkarına hareket
etmekle suçlamak Çevre Bakanı’na yakışıyor mu?
Sayın Eroğlu, Hasankeyf’i de kurtaracak şekilde barajın
inşasını neden savunmuyor?
Barajların ömrü nihayet otuz kırk yılla sınırlı, binlerce
yıllık Hasankeyf’i sular altında bırakmanın hesabını gelecek
kuşaklara kim verecek?
Milliyet gazetesi;
5 Temmuz Pazar 2009