Dicle Nehrinin 
          Kutsallığı
          
          ŞEHMUS KARTAL 
          Batman İl Kültür Müdürü
          
          Yazılı kaynaklarda yer almayan ancak, insanlar arasında anlatılan ve 
          devirden devire aktarılmak suretiyle efsaneleşen hikayeler, günümüz 
          insanları arasında da sıkça anlatılmakta. Öyle anlaşılıyor ki ağızdan 
          ağıza dolaşan bu hikayelerin anlatımı, bizden sonraki nesillere de 
          anlatılacak ve böylece dünya durdukça nesiller arası bu aktarım tarzı 
          devam edecek. 
          
          Özellikle tarihi açıdan geçmişi zengin olan yerleşim alanlarında 
          yaşayan insanların, gece sohbetlerinde birbirlerine ve misafirliğe 
          gelen insanlara anlattıkları bu hikayelere örnek vermek gerekirse, 
          Hasankeyf’te bu konuda elimizde yeteri kadar veri var. İşte ortak 
          noktaları olan ancak anlatım tarzlarında bazen farklılıklar gösteren 
          bu tür hikayelerin anlatıldığı Hasankeyf’ten bir örnek: 
          
          Dicle Nehri’nin Kutsallığı: Bilindiği üzere Dicle Nehri, Elazığ 
          yakınlarındaki Hazar Gölü'nden çıkar. Ancak esas kaynağını, 
          Diyarbakır’a bağlı Dicle ilçesi yakınlarında bulunan bir mağaradan 
          çıkan ve debisi oldukça yüksek bir su kaynağından alır. Dicle’nin 
          Nehir haline geldiği bu mağaranın ağzından itibaren Basra Körfezine 
          kadar olan akış güzergahı, inanışa göre Danyal Peygamber tarafından 
          çizilmiş. Rivayete göre olay şöyle gelişir: Allah tarafından Danyal 
          Peygambere bir vahiy gelir, denir ki, “Elindeki asa ile suyun çıktığı 
          mağaranın ağzından itibaren başlayarak bir çizgi çiz, su arkandan 
          gelir. Ancak, yetimlerin, dul kadınların, fakirlerin, yoksulların ve 
          vakıfların malına ve mülküne yetiştiğin zaman, güzergahını değiştir ki 
          su bunlara zarar vermesin.” Danyal Peygamber de Allah’ın bu buyruğuna 
          riayet ederek, emredildiği şekilde Dicle Nehri’nin güzergahını çıktığı 
          noktadan itibaren, asası ile Basra Körfezi'ne kadar çizer. Suyun akışı 
          bazı yerlerde yukarda belirtilen özelliklere sahip mal ve mülklere 
          isabet ettiği zaman, Danyal Peygamber Allah’ın buyruğuna uygun olarak 
          suyun yönünü çorak ve verimsiz bir alandan geçecek şekilde değiştirir. 
          Bu nedenle Dicle Nehri, çıktığı yerden itibaren Basra Körfezi'ne kadar 
          olan akış güzergahının birçok yerinde zikzaklar ve menderesler vardır. 
          Bu nehir üzerindeki kıvrımların çok oluşu ve hiç kimseye zarar 
          vermeyecek şekildeki akışında bir Peygamber elinin bulunması inancı 
          hakimdir. Bu nedenle Dicle Nehri, her zaman ve her devirde kutsal bir 
          nehir olarak değerlendirilmiş. Tıpkı dünyada kutsal olarak kabul 
          edilen Fırat ve Nil Nehirleri gibi.. 
          
          
          İKİ YOLLU MİNARE  
           
          Sultan Süleyman bin Turan Şah Eyyubi’nin hükümdarlığı döneminde 
          yapılan Sultan Süleyman Camii minaresi, daha inşaat halinde iken usta 
          ile kalfa arasında inşaat tekniği açısından bir anlaşmazlık çıkar. 
          Minarenin henüz dikdörtgen kaidesi yapılmakta iken usta ile kalfa 
          arasında başlayan bu tatlı çekişme, kalfanın usta tarafından 
          kovulmasıyla son bulur. Bu olay kalfanın çok zoruna gider. Ancak buna 
          karşılık vermek için Dicle Nehrine hakim kayalıklar üzerinde bulunan 
          El Rızk Camiinin minaresini yapmayı üstlenir.Kalfanın buradaki amacı, 
          ustasının yapmakta olduğu minareden daha güzel bir minare yapmaktır. 
          Nitekim öylede olur.Usta ile kalfa minarelerini birlikte yapmaya 
          başlarlar. 
          
          Her iki minare de yükseldikçe, ihtişamları da belirğinleşmeye başlar. 
          Ancak kalfa, yapmakta olduğu minarede herkesten saklı tuttuğu bir 
          ayrıntıyı özenle korumaktadır. Minareler, ilk bakışta dış görünüş 
          itibariyle birbirine benzemektedir. Ancak halk, zarafet ve estetik 
          açısından minareleri karşılaştırınca, kalfanın yapmakta olduğu 
          minarede daha güzel ve göze hoş gelen desenler bulmaktadır. Zaman 
          ilerledikçe, her iki minarenin inşaatı da hızlanmaktadır. Bir süre 
          sonra minareler birlikte tamamlanır. Usta yaptığı minarenin açılışını, 
          başta Melik olmak üzere kentin ileri gelenlerinin iştirakiyle gayet 
          şatafatlı ve görkemli bir törenle açar. Kalfa ise yaptığı minarede sır 
          gibi sakladığı bir inşaat tekniğini yalnız ustasının görmesini 
          istemektedir. 
          
          Bu nedenle minarenin açılışını yapmadan önce, ustasına karşı duyduğu 
          saygıyı ön planda tutarak ve mütevazi bir tavırla ustayı açılışa davet 
          eder ve minarenin açılışını ona yaptırır. Minarenin açılışından sonra 
          usta, minarenin merdivenlerini kontrol etmek ve rahat olup olmadığını 
          anlamak için minarenin tepesine çıkar. Birde ne görsün, kalfada 
          minarenin tepesinde kendisini beklemektedir. Bu durumu hayretle 
          karşılayan usta, kalfaya “ buraya nasıl çıktığını” sorar. Kalfa da her 
          zaman olduğu gibi tevazuyu elden bırakmadan ustasına “ şu yan tarafta 
          bulunan ikinci yoldan çıktım” der. Bunun üzerine usta, şöyle bir yan 
          tarafına bakar ki birde ne görsün minarede çift yol yapılmış. Üstelik 
          bu yollardan çıkan ve inen birbirlerini görmeyecek şekilde bir inşaat 
          tekniği kullanılmış. Oysaki kendisinin yaptığı minarede böyle bir 
          teknik kullanılmamış ve yalnızca minaresinde bir yol vardır. Bu durum 
          karşısında ne yapacağını şaşıran usta, kalfasının bu şahane eserini 
          takdir edeceği yerde gururuna yenik düşerek geçirdiği bunalım sonucu 
          minarenin tepesinden aşağıya atlamış ve intihar etmiştir. Bu nedenle, 
          Hasankeyf’te bulunan minareler, işte böyle tatlı ancak sonu dramatik 
          olan bir rekabet anlayışı içinde yapıldığı için üstün bir inşaat 
          tekniğine ve üstün bir sanat değerine sahiptir.
          
           
          
          
          
          