Hasankeyf'le
gömülecek tarih
Hasankeyf, Dicle
kıyısında duvar gibi yükselen kayalıkların üzerinde bir masal
kenti gibi duruyor. Ilısu Barajı'nın suları altında
kalacak olan kent, toprağı ve taşıyla öyle iç içe ki, kayalar
nerede başlıyor, kuleler nerede bitiyor, toprak nerede sarnıca
dönüşüyor bulmak zor...
Hasankeyf'te tarihi El-Rızk Camisi'nin 40 yıllık imamı
Ahmet Yurteri, Dicle'nin oluşum efsanesini anlatıyor: "Allah, Hz.
Danyal'dan Dicle'nin suyunun çıktığı mağaranın önüne gitmesini
istemiş ve demiş ki, 'Buradan itibaren çizgi çizerek yürü. Su
seni takip edecek. Ama fakirlerin, vakıfların malına yetiştiğin
zaman yol değiştir ki su onlara zarar vermesin.' Danyal
Peygamber Basra'ya hep garibanları koruyup asasıyla yatağı
çizmiş. Bunun için Dicle hep zikzaklar çizermiş." Ahmet Hoca
duraksayıp, "Ama şimdi" diyor...
Şimdi; insanın yatağından taşırdığı Dicle, medeniyetleri
yutuyor. Ve sıra artık 10 bin yıllık yerleşim yeri Hasankeyf'te.
Hasankeyf, çorak toprakların içinde Dicle kıyısında, sarp
kayalıkların üzerinde bir masal şehri gibi görünüyor. Kayalıklar
nehrin kıyısından düz duvar gibi 200 metre yükseliyor. Sarp
kayaların zirvesinde benzerine fantastik romanlarda rastlanan
sarayların kalıntıları var. Dicle'nin kıyısında yüzlerce mağara
ağzı karanlık birer delik şeklinde. Kayalıklara zikzaklar
çizerek yükselen merdivenler oyulmuş.
Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 1'in karşılayacak olan 60
yıl ömürlü bir baraj, işte buradaki 4 bin mağarayı, türbeleri,
kiliseleri, 41 bilim insanı yetiştirmiş külliyeleri ve bir
leylek yuvasını yutacak. Ilısu Barajı tamamlandığında kale
zirvesi dışında her yer su altında kalacak. Ulu Cami,
Büyük Saray ve Küçük Saray su üstünde kalsa da
ihtişamını kaybedecek.
Kent Raman'a, tarih parka...
Ilısu Barajı'nı yapmak isteyen konsorsiyum ve DSİ,
Hasankeyf'te eskisinden çok daha iyi bir yaşam alanı inşa
edeceklerini, tarihi eserleri taşıyacaklarını vaat ediyor.
Barajın çevresindeki illerin ve tarihi ilçenin kalkınacağını öne
sürüyorlar.
Yeniden Yerleşim Eylem Planı çerçevesinde Hasankeyf, şu
anki ilçe merkezinin yakınındaki çorak bir arazi olan Raman
Dağı'nın eteklerine taşınıyor. Planda pembe bir tablo
çiziliyor. Projede aralarında Rızk Camii, Sultan
Süleyman Camii, Koç Camii, Zeynel Bey Türbesi'nin
bulunduğu tarihi eserlerin taşınacağı ve yeni Hasankeyf'te bir
kültür parkında sergileneceği anlatılıyor. Ancak bilim
insanlarına göre bu mümkün değil. Uzun süre Hasankeyf'te kazı
başkanlığı yapan Prof. Dr. Oluş Arık, eserlerin büyük
çoğunluğunun kullanılan malzemeler itibarıyla taşınamayacağını,
sökülmeye çalışması halinde dağılacağını anlatıyor. Arık'a göre
sadece düzgün blok taşlarla yapılan beş-altı yapının
taşınmasının mümkün olduğunu söylüyor. Şu an Hasankeyf'in kazı
başkanı olan Prof. Dr. Abdülselam Uluçam da "Ancak
teknolojinin geliştiğini, taşıyabileceklerini öne sürüyorlar.
İnandırıcı değil" diyor.
Tarihi Kentler Birliği kurucu üyesi olan Hasankeyf
Belediye Başkanı Abdulvahap Kusen de tepkili: "Ben
buranın yerel yöneticisiyim. Ancak bugüne kadar hiç kimse yeni
kurulacağı söylenen yerleşim yeriyle ilgili bize bilgi vermedi.
Bizi taşıyacaklarını söylüyorlar. Ancak bizim bir fikrimizi
almıyorlar. Raman Dağı'nda ot bitmeyen bir yer, kendi kafalarına
göre bulmuşlar."
Hasankeyf'in gönüllü tarihççilerinden Ahmet Hoca,
efsaneleri anlattıktan sonra eski bir Arapça şiire geçiyor:
"Eserler bıraktık/Bizden sonra eserlerimize bakın/ O zaman bizi
tanıyacaksınız." Ve ekliyor: "Şairin dediği gibi eserleri
ortadan kaldırmak o milletleri ortadan kaldırmaktır. Onların var
olduklarını bu eserler anlatıyor. Eserler gidince onlar da
gitmiş olacak..."
Taş Köprü
Dicle üzerindeki kalıntılar, ortaçağın en heybetli köprülerinden
Taş Köprü'ye ait. Eserin bugün sadece bir kemeri ayakta. Ama bu
bile eski ihtişamını ortaya koymak için yeterli. Büyük kesme
taşlardan yapılmış köprü ayaklarının üzerinde aslan ve akrep
kabartmaları yer alıyor. Bu
ikisi dışında anlaşılamayan 10 figürün burç sembolleri olduğu
sanılıyor. Köprü ayakları akıntı tarafında dörtgen, diğer
tarafta daire şeklinde. Geçmişte köprünün orta kemeri
ahşaptandı. Savaşta kaldırılarak düşmanın geçmesi
engelleniyordu. Köprü burayı bir sanat ve ilim merkezi haline
getiren Artukluların eseri ve 12. yüzyıla ait.
Bir minarede iki yol
Dicle'den yansıyan ışığın üzerinde gezdiği minare, Hasankeyf'in
sembolü; Rızk Camisi'nin kalıntısı. Girişindeki kitabede 1409'da
Eyyübi Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığı anlatılıyor.
Minarede Kuran'dan ayetler, farklı tarzlarda Hz. Muhammed
yazıları yer alıyor. Minareye Eyyübi mimarisinden onlarca desen
sığıyor. Caminin ayakta kalan diğer parçası kapıdaysa Allah'ın
99 ismi işli. Minarenin tepesindeki leylek, işlemeler kadar
buraya ait. Leylek, ilçenin en yaşlısı bile 'kendini bildi
bileli' var. Mühendislik harikası minarenin en önemli özelliği
içinde birbirini görmeyen iki merdivenin bulunması.
Usta-çırak kavgası
El-Rızk ile karşısındaki Sultan Süleyman camileri aynı döneme
ait ait. Sultan Süleyman Camisi'ni nşa eden ustanın çırağı
yanından ayrılıyor. Rekabet cami yapma yarışına dönüşüyor. Usta
kılıcını alıp çırağı öldürmeye gidiyor. Ustasının geldiğini
gören çırak minarenin içine kaçıyor. Usta onu sıkıştırdığını
düşünerek minarenin tepesine çıktığında, çırağının orada
olmadığını görüyor. Minarenin içindeki diğer yolu fark edince,
yenilgiyi kabul ediyor. Ancak onun camisi de Eyyübi dönemi
mimarisinin bütün inceliklerini gösteriyor.
Anadolu'da tek örnek
Akkoyunluların Hasankeyf'teki tek eseri Zeynel Bey Türbesi.
Kitabesinden hükümdar Uzun Hasan'ın çok sevdiği oğlu Zeynel için
1475 yılında yaptırdığı anlaşılıyor. Dıştan silindir, içten
sekizgen yapının çevresini çini motif ve yazılar süslüyor.
Mimari yapısıyla Anadolu'da başka örneği yok. Çevrede
Hasankeyf'in ikinci külliyesinin kalıntıları görülüyor.
Hasankeyf Kalesi
Hasankeyf'e adını veren kalenin bir yanı 200 metre kayalık,
diğer yanı derin Şab Vadisi. Kalenin içinde Bizanslılar ve pek
çok medeniyetin eserleri bir arada. Mühendislik harikası su
dağıtım sistemleri ve kayalıkların içine oyulmuş gizli
merdivenleriyle görenleri büyülüyor.
Ulu Cami
Zirvedeki Ulu Cami kalede farklı medeniyetlerin buluşmasının
sembolü. Eyyübilerin 1325 yılında yaptığı cami bir kilise
kalıntısının üzerine kurulu. Bugün dökülen duvarlarının altından
kilisenin izleri ortaya çıkıyor. Caminin ve geçmişinin
güzelliğini ortaya koyan geniş avlusunun altında yüzlerce ton
kapasiteli sarnıçlar var.
Saraylar...
Kalenin yüksek köşesinde dev bir kule gibi Küçük Saray
yükseliyor. Saray, kayalar aşağıdan itibaren yontularak 1328
yılında Eyyubi Muciruddin Muhammed tarafından yapılmış. Küçük
sarayın arkasında, son kazılarda ortaya çıkarılan Büyük Saray'ın
kitabesi yok, Artuklu eseri olduğu sanılıyor. Altında ne zaman
ve kim tarafından yapıldığı bilinmeyen kesme taşları ve madeni
kramplarla kenetlendiği için ayakta. Sarayın içinde alt katları
depo ve dükkân, üst katları ev olan yüzlerce oda bulundu.
Radikal gazetesi
28 eylül 2006