Hasankeyf
Veysel TİRYAKİ*
Antik dönemden günümüze kadar bir çok kültür ve medeniyetin ev sahibi.
Ortaçağ sonlarına kadar Mezopotamya ile Anadolu'nun kesişim noktasında
ticaret ve ekonomik gelişmenin odak noktası.
Doğu ve batı kavimlerinin gözbebeği.Egemenlik mücadelelerinde merkez.
En parlak dönemini yaşadığı XII. yüzyılda Artuk oğullarının başkenti
artık hüzün dolu. Bizans, Sasaniler, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler,
Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Selçuklular olmak üzere bir çok
kültürü günümüze taşıyan bu belde tarihi bir sorumluluğu üzerimize
yüklüyor. Ve artık Hasankeyf, binlerce yılın yorgunluğu, doğanın
acımasızlığı, insanoğlunun ilgisizliği karşısında Dicle'nin kıyısına
yaslanmış bizleri izliyor. Zamanında medreseler, rahathane, darüşşifa
ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan
Hasankeyf, ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle
önemini ekonomik anlamda yitirirken bir milleti "millet" yapan tüm
unsurları bugünlere ulaştırmayı da ihmal etmedi.
Yüzlerce cami, kilise, saray ve şehir kalıntısıyla günümüze ulaşan
Hasankeyf sorumsuz yönetim, eğitimsiz insanlar eliyle asırlardır
yağmalanıyor. Halkın mağaralarda yaşıyor olması, fakirlik ve ilkellik
belirtisi zannedilerek alelacele küçük beton evlerden oluşan konutlar
tarihsel kent üzerine yapılarak pek çok anıt yok edilmiştir. Bunlardan
çıkan kıymetli eşya ve sanat eserlerinin hikayeleri hala
anlatılmaktadır.
Arkeolojik çalışmalarında yeterince yapılmadığı herşeyi ile üzerimizde
bir sorumluluk olarak duran bu şehir restore edilip dünya insanlığına
bir kültür mirası olarak sunulmalıydı. İç ve dış turizme açılarak
bölgenin canlanmasına sebep olabilir, daha da önemlisi tarihi
sorumluluğu yerine getirmenin hazzını gelecek nesillere
aktarabilirdik. Bu doğa harikası şehir artık yorgun ve hüzünlü. Hala
doğal yapısını koruyan belki dünyanın nadir kentlerinden "Hasankeyf"
Ilısu Barajı gölünde intihar edeceği günü bekliyor. Belki de
"insanlığın ayıplarını" örtmek için.
Her köşesinde değişik medeniyetlerin ortaya çıktığı, binlerce mağarası
ile bir çok kültüre beşiklik etmiş Hasankeyf'te çocukların da sevgi
dolu kalpleri biraz buruk, fakat ışıl ışıl gözleri, koşup oynadıkları
tarihi mekanların Dicle sularıyla barışacağı günleri beklemenin umudu
ile bakıyor. Yapılacak çok şeylerin olduğuna inandığımız insanlık
mirası Hasankeyf ve Ilısu Barajı'nı barıştırıp beraberce yaşatmak yine
bizlerin elinde. Eski çağlardan beri iskan yeri olarak kullanılan
mağaraları, nehre inen gizli su yolları, iyi korunan yekpare taştan ve
muhteşem kapılarıyla KALE'si, Artuklular döneminde Fahrettin Kararslan
tarafından yaptırılan döneminde dünyanın en muhteşem yapısı açılıp
kapana özelliği ile Dicle'yi aşan beş kemerden oluşan KÖPRÜ'sü, alçı
süslüme ve kitabeleriyle Eyyubilerin Hasankeyf'teki ilk eseri olan ULU
CAMİ'si, 1400'lü yılların başında Dicle'nin kıyısına Eyyubi sultanı
tarafından yaptırılan mabedin kalıntıları yanındaki minare hala
geçmişi haykırıyor. Taşta dile gelen ayetler, süsler ve kitabeler
sanatın zirvesinden bir nefes gibi bize sesleniyor.
Bugün harab ve bitap da olsa bir dönemin merkezi olarak Hasankeyf'in
ayakta kalan eserleri bizim duymayan kulaklarımıza seslenmeye devam
ediyor. Koç Camii, Kızlar Camii, Zelnel Bey Türbesi, İmam Abdullah
Zaviyesi ve Hamam kalıntısı beldenin geçmişi hakkında bilgi veriyor
sanırım.
Binlerce yılın ihtişamını, binlerce mağarasıyla anıt ve eserleriyle
bugüne taşıyan Antik belde Hasankeyf'in feryadına kulak verelim.
Herşeyini beraber paylaştığı Dicle'nin kendisini yutacağını duymak onu
kahrediyor. Dicle onu yutmadan o intiharı düşünüyor bir ölüm
sessizliğinde.
Şimdi bize düşen bu koca şehri tüm hatıraları ile yaşatmak.Zaman
sorumluluklarımızı kuşanma zamanı, Barajdan vazgeçmediğimiz gibi,
Hasankeyf'ten de vazgeçmeden.
* Hasankeyf eski Kaymakamı
1998