Türkiye'nin tapu senetlerinden biri: 
          Hasankeyf
          Suavi KEMAL
          
          Geçtiğimiz hafta
          Atlas Dergisi ekibi özel bir tren yolculuğu yaptı. `Hasankeyf`e
          Sadakat` isimli bu özel sefer, kamuoyunun dikkatini
          Ilısu Barajı projesinin gerçekleşmesiyle sular altında kalacak 
          eşsiz bir tarih mirasımız olan Hasankeyf`e çekmeyi amaçlıyordu. 
          Hasankeyf, çok eski bir yerleşim birimi.
          Kimler tarafından ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmiyor. 
          
          Diyarbakır-Cizre 
          yolu üzerinde, Dicle 
          nehrinin doğu kenarında olan Hasankeyf, stratejik yolların 
          güzergahında bulunduğu için askeri ve iktisadi önemini asırlar boyunca 
          muhafaza etti.
          Burası uzun bir dönem boyunca hep bir cazibe merkezi oldu. Hz.
          Muhamed`in (s.a.v.) akrabası Cafer`i
          Tayyar`ın oğlu imam
          Abdullah ile ünlü komutan
          Varkenna, Hasankeyf kuşatması sırasında şehit düştü. (İkisinin 
          de mezarları Hasankeyf`te.) Hasankeyf İslam 
          hakimiyetine girdikten sonra; sırasıyla
          Abbasilerin,
          Hamdanilerin,
          Mervanilerin eline geçti. 
          
          Hasankeyf`in
          Türkler tarafından fethi ise 1071 Malazgirt Meydan Muhaberesi`nden 
          sonra oldu. Hasankeyf
          Artukoğullarına 130 sene başkentlik eder. Bu 
          devlet 1231-32 yılında yıkılana kadar şehri imar eder.
          Bugün Hasankeyf`te harap bir şekilde gördüğünüz kıymetli 
          eserlerden bir çoğu
          Artukoğuları zamanının hatırasıdır. 1232 yılında
          Eyyubi Hükümdarı el-Melik, 
          el-Kamil 
          şehri zaptederek
          Artukoğulları hakimiyetine son verdi. 1301 yılında ise
          Moğollar şehri ele geçirerek yağma ve tahrip ederler. Bu tahrip o 
          derece ağır olur ki, Hasankeyf bir daha eski halini bulamaz. Yine 
          de bugün Hasankeyf`te ayakta olan pek çok yapı
          Emevilere aittir. Nitekim
          Sultan Süleyman Camii, Kale(Ulu) Camii,
          Koç Camii, El-Rızk 
          Camii,
          İmam Abdullah Zaviyesi,
          Kızlar Camii bu devre ait yapılardır.  
          Kısa bir zaman
          Akkoyunlu hakimiyetine (1461-1482) giren Hasankeyf, 1516 yılında 
          ebedi olarak
          Osmanlı hakimiyetine girdi.
          Osmanlılar, şehri kısmen harap olmuş ve eski önemini kaybetmiş 
          halde bulurlar. Bugün Ilısu
          Barajı`nın gerçekleşmesiyle
          Hasankeyfe yapılacak tahribat ise Moğol 
          istilasının da geçen yüzlerce yılın verdiği tahribatın da çok üstünde 
          olacak. Çünkü Hasankeyf haritadan tamamen silinecek.
          Özcan Yüksek, Hasankeyf`in önemini şöyle anlatıyor: `Hasankeyf`i 
          feda edersek eğer, Ilısu Barajı`nın yılda 3.8 milyar kilovat saat 
          enerji üreteceği hesap ediliyor. Bu enerjiye bu ülkenin ihtiyacı var 
          deniyor. Bu ülkenin enerjiye ihtiyacı var. Hatta 
          bu ülkenin en çok ihtiyacı olan şey, o enerjidir. Ama 
          bu enerji barajın meydana getireceği elektrik enerjisi değildir, 
          Hasankeyf`in enerjisidir. Hasankeyf`i sular altına gömen bir ülkenin, 
          şu kadar kilovat saat enerji için bunu yapan bir ülkenin, böyle bir 
          ülkenin, geleceğini, elde edeceği elektrik aydınlatamaz.`  
          İnsanları Hasankeyf`in haritdan silinmesiyle hayatımızdan eksilecek 
          değerleri düşünmeye davet ediyorum. Çünkü Hasankeyf gibi tarih ve 
          kültür merkezleri bu ülkenin tapu senetleridir ve tarihte hiçbir 
          toplum memleketinin tapu senetlerini tahrip ederek kalkınmayı 
          başaramamıştır. Hasankeyf`in yitmesi bu coğrafyayı herhangi bir toprak 
          parçası olmaktan çıkartıp bize vatan yapan kültürel değerlerin tahrip 
          olması anlamına gelir.  Hasankeyf`in bize vereceği enerjiden mahrum 
          kalmayalım...    
          Milli Gazete
          3 eylül 2005
          
          
          
          
          