'Göç ve
Ölüm'e Karşı Mücadele
Serkan
OCAK
“Köklerimize duyduğumuz sadakat ve
vicdanımız, bizi Ilısu Barajı’nın sessiz bir şahidi
olmanın ötesine geçerek Hasankeyf ve Dicle’nin yaşaması için
çalışmaya zorluyor. Dünyanın her yanında barajların getirdiği
zararların sayısız örnekleri var. Barajlar daha iyi bir yaşam ve
iş imkânı vaad ederken geride bıraktıkları tahribat, çoraklaşma,
göç ve ölüm.” Doğa Derneği hazırladığı deklarasyonla, Ilısu
Barajı yapılırsa neler olacağını böyle özetliyor. Göç ve ölüm!
Gelinen son noktada Türkiye, proje için Almanya, İsviçre ve
Avusturyalı bankalardan bulduğu krediyle 2008 yılı içinde
barajın temelini atmayı planladı. Üstelik Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, temeli bizzat kendisinin atacağını söyledi. Başbakanın
sözleriyle kırılan ümitler bugünlerde yeniden alevlendi. Doğa
Derneği’nin başlattığı ‘Hasankeyf Yok Olmasın’ kampanyasının ilk
ayağı olan kalıcı ofisin açılışını geçen hafta şarkıcı Tarkan
gerçekleştirdi. Baraja kredi sağlayan üç Avrupa ülkesinde
mücadele veren sivil toplum örgütleri de Hasankeyf’e gelerek
çalışmalara destek vermeye başladı.
Doğa ve canlılar yok olacak
Barajın doğadaki tüm döngüyü bozduğunu anlatan Doğa Derneği
Genel Müdürü Güven Eken, insan için atardamar ne anlama
geliyorsa, doğa için de akarsuyun o olduğunu anlatıyor:
“Akarsunun önü kesildiğinde su döngüsünde önemli bir halka
kırılmış olur. Ilısu, 175 kilometrekare ana gövdesi olan ve 400
kilometrekare alanı etkileyecek bir baraj. Akarsulara bağlı
canlı türlerinin yuvalama ve beslenme alanları kaybolacak.
Tarihi Hasankeyf kenti, kaybolacak değerlerden sadece biri.
Fırat Nehri, zaten barajlar nedeniyle bitti, iki kuş türü yok
oldu. Ilısu’yla ‘Büyükkız’ kuşu ve Dicle ve Fırat nehirlerine
özgü ‘Fırat kaplumbağası’ yok olacak. Her beş ‘Alacayalıçapkını’
kuşundan biri kaybedilecek. Bölgedeki yaşam açısından önemli
kanyonlar, vadiler, çorak bölgedeki en yeşil alanlar, binlerce
ağaç sular altında kalacak. Pek çok alternatif kaynakla yerine
konulabilecek bir şey uğruna asla yerine konulamayacak Hasankeyf
gibi önemli bir mirası yok etmenin hiçbir anlamı yok.”
Adını Batman Hasankeyf’teki Ilısu Köyü’nden alan Ilısu Barajı,
Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Irak sınırına 65 km. uzaklıkta
yapılacak. 135 m. yüksekliği ve 1820 m. uzunluğu olan baraj,
1200 megawatt enerji üretecek. Yani yıllık Türkiye elektrik
ihtiyacının yüzde 1’ini karşılayacak. Baraj, ilkbaharda oluşan
sel sularını toplayarak su seviyesinin en yüksek olduğu
dönemlerde ve elektriğin en çok talep edildiği (pahalı olduğu)
saatlerde üretime geçecek şekilde planlanmış.
‘Dünya mirası kabul edilsin’
Doğa Derneği Kampanya Koordinatörü Erkut Ertürk,
yaklaşık 1.2 milyar avroya mal olacak barajın yapılmaması için
gerekenleri sıralıyor: “İlk olarak kredi sağlayan kuruluşların
vazgeçmesi gerekir. Avrupa’da kredi kuruluşları üzerinde çok
büyük baskılar var. Projenin Çevre Etki Değerlendirme (ÇED)
raporu yok. 1993’te çıkan bir yasaya göre, bu tarihten önceki
baraj projeleri ÇED’den muaf. Bu madde kaldırılmalı. Bugün baraj
projelerinin neredeyse tamamı 1993’ten önce planlanmış durumda.
UNESCO’nun Hasankeyf’i dünya kültür mirası ilan etmesi de baraja
engel olabilir. Başka bir kurtuluş şekli de, Hasankeyf’in ‘Milli
park’ ilan edilmesi.”
Avusturya, Almanya ve İsviçre bankalarından oluşan konsorsiyum,
proje için gerekli olan yaklaşık 1.2 milyar avroluk krediyi
vermeyi kabul etti. Bu kuruluşların çalışmalarını takip etmek
üzere Avusturya’da ECA Watch (Ewport Credit Agencies Watch-Kredi
İhracat Kuruluşları İzleme) adında bir sivil toplum örgütü
kuruldu. Bu kuruluştan inşaat mühendisi Ulrich Eichelmann,
Avrupa ülkelerinin bu krediyi sağlarken çifte standart
uyguladığını belirtiyor. Eichelmann, kredi sağlayan kuruluşların
Türkiye’den istediği 153 kriterin henüz yerine getirilmediğini
belirterek şunları söylüyor: “Türkiye bu kriterleri yerine
getirmezse krediden vazgeçilebilir. Ancak konsorsiyum, ihalesiz
yapılan Ilısu Barajı’nın kârlı bir yatırım olduğunu düşündüğü
için kredi verecektir. Ayrıca bankalar Türkiye’de baraj yapımı
için ‘Birkaç Kürt dışında barajı istemeyen yok’ görüşünde. Bu
düşüncenin silinmesi ve kredilerin iptali için daha fazla
mücadele verilmesi gerekiyor. Kendi ülkemizde sürekli bu
kurumların önlerine gidip çeşitli eylemlerde bulunuyoruz."
Ilısu Baravı'nın kronolojisi
1950’ler: Proje için tartışmalar başladı.
1971: Projenin yapılıp yapılamayacağına yönelik ilk araştırmalar
başladı.
1982: Proje planı kabul edildi.
1997-2000: İsviçreli Sulzer Hydro öncülüğünde İsviçre,
Avusturya, İngiltere, İtalya ve İsveç firmalarından oluşan
konsorsiyum çalışmaya başladı. 1999’da Sulzer’i Avusturyalı VA
Tech/A satın aldı.
2000: İsveçli Skanska projeden çekildi.
2001: İngiliz Balfour Beatty ile İtalyan Impregilo, kredi
sağlayan kuruluşlarının (ECA) teminatı üstlenmeyeceğine yönelik
açıklamasından sonra çekildi.
2002: Projeye kredi veren İsviçre bankası UBS çekildi. Gerekçe
olarak projenin doğuracağı sosyal ve ekolojik sonuçlara ilişkin
süregelen belirsizlikleri gösterdi.
2004: Türkiye yeni bir ortaklık oluşturmak üzere girişimlerde
bulundu.
2005: VA Tech Hydro ve Almanya’dan Züblin, İsviçre’den Alstom,
Stucky, Maggia, Colenco ile Türkiye’den Nurol, Cengiz, Çelikler,
Temelsu firmalarından oluşan yeni bir ortaklık kuruldu. Almanya,
Avusturya ve İsviçre projenin yapım garantisi için kredi
kuruluşlarına başvurdu.
2006: VA Tech Hydro, Andritz AG/A tarafından satın alındı.
Mart 2007: Almanya, Avusturya ve İsviçre projeye hazine
garantisiyle kredi sağlayacaklarını belirtti. Bu kredi
garantisi, yerine getirilmesi gereken 153 şarta bağlanarak,
yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini izlemek üzere
uluslararası bir bilirkişi ekibi görevlendirildi. Karara karşı
dünya çapında protestolar başladı.
Temmuz 2007: Zürih Kantonal Bankası (İsviçre) bankanın
sürdürebilir kalkınma prensibine uyuşmadığını belirterek
projeden çekildi.
Ağustos 2007: Türkiye, Konsorsiyum, Bank Austria Creditanstalt
(Avusturya), Societe General (Fransa), DekaBank (Almanya) yapım
anlaşması imzaladı.
Mart 2008: Proje ortakları tarafından kurulan bilirkişi heyeti
153 şartı denetlemek için Türkiye’ye geldi. Uzmanlar komitesi
araştırma sonucunu şöyle açıkladı: “Öngörülen yükümlülüklerden
hemen hemen hiçbiri yerine getirilmediği gibi, uluslararası
standartlar da uygulanmış/yakalanmış değil.” Uzmanlar, baraj
inşaatına başlamanın en az iki sene daha ertelenmesi gerektiğini
belirtti
Radikal gazetesi
21 mayıs 2008