
               
          Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği ile Diyarbakır 
          Büyükşehir Belediyesi'nin yayınladığı, "Doğu ve Güreydoğu'ya Farklı 
          Bir bakış" 
          adlı gezi rehberinin Hasankeyf bölümü:
          Hasankeyf 
          (Heskîf)
          
          Rızkıye (Er-Rızk) Camii
          1409 
          yılında inşa edilen Rızkıye Camisinin çifte merdivenli minaresi nehrin 
          üst taraflarında, belirgin biçimde görünmektedir. Bu tarih caminin 
          güzel görünümlü ve üç kemerli girişinde yer almaktadır. Caminin girişi 
          Mardin’deki Zinciriye Medresesinin girişiyle (bakınız s.xxx) 
          benzerlikler taşımaktadır. Minareye baktığınızda buraya yuva yapan 
          leylekler dikkatinizi çekecektir. Caminin görülmeye değer avlusuna 
          gitmek için yeni yapılan caminin çevresinde dolaşarak erkekler 
          tuvaletinin olduğu yönde bulunan kapıdan girmeniz gerekecektir. 
          Avlunun 
          Avluda son 
          derece güzel bir cephe iyi korunarak günümüze gelebilmiştir. 
          
          
          Artuklu Köprüsü
          Eski bir 
          Bizans köprüsünün kalıntıları üzerine yapıldığı sanılan bu köprü bir 
          zamanların en büyük taş köprüsüydü ve Malabadi köprüsü ile (bakınız s.xxx) 
          aynı özellikleri taşıyordu. 12. yüzyıl başlarında Artuklular zamanında 
          yapılan köprü 14. yüzyıl başlarından itibaren bir süre 
          kullanılmamıştır. Daha sonra Artuklu hükümdarı al-Adil Gazi 
          (1341–1367) tarafından restore ettirilmiştir. Bir önceki cümle ile 
          birleşsin. Köprüdeki perdahlı yapı malzemeleri ve tuğlaların 
          kullanımı, 15. yüzyılın ikinci yarısında köprünün bu kez Akkoyunlular 
          tarafından yeniden restore edilmiş olabileceğini akla getirmektedir. 
          Osmanlı döneminde köprü tekrar harap olan köprüden günümüze birkaç 
          ayak dışında pek bir şey kalmamıştır. Köprüyü, Atatürk Köprüsü’nden, 
          kaleden ve ya nehir kenarından çok iyi görebilirsiniz. Eğer nehir 
          kenarına inmek isterseniz, Rızkiye camiini geçtikten sonra önünüze 
          çıkan küçük yolu izlemelisiniz. 
          
          Kale
          
          Rızkiye camiini geride bırakıp yolunuza 
          devam ederseniz birkaç dakika sonra iki tarafı uçurum olan bir boğaza 
          gelirsiniz. Sağ tarafta kaleye çıkan yolda su içilebilecek iki çeşme 
          vardır. Kaleye çıkan yol kaygan taşlarla döşendiğinden düşmemeye 
          dikkat etmelisiniz.
          Dicle’ye 
          hakim muhteşem bir manzarası olan bu tarihi kale gün oyu ziyarete 
          açıktır. (“kale” denmesi bugün surları olmadığından tuhaf gelebilir). 
          Kale muhtemelen Sasanilerle olan savaşlar sırasında Bizanslılar 
          tarafından inşa edilmiş, Artuklular döneminde de genişletilmiştir. 
          Artuklular yaratıcılıklarını göstererek kaleye aşağıdan su getirmek 
          için gizli tüneller kazmışlardır. Eyyubiler ise daha ilerdeki su 
          kaynaklarından kaleye su getirmek için boru döşemişlerdir. Kale, Moğol 
          istilası sırasında ağır tahribata uğramıştır. 
          Yolun 
          sonuna geldiğinizde, Rızkiye minaresine yukarıdan bakan Küçük Saray 
          için sağa dönmelisiniz. Atatürk köprüsünden bakıldığında saray beyaza 
          çalan yüksek bir kayalığın üstünde kutu gibi görünmektedir. 1328 
          yılında Eyyubi Prensi Muciruddin Muhammed tarafından yaptırılan 
          sarayın kapılarında altından yazıtlar olduğuna dair söylentiler olsa 
          da bunlar günümüze gelememiştir. Sarayın kuzey tarafındaki pencerenin 
          üzerinde Arapça yazı ve kabartmalar görülmektedir. 
          Küçük 
          Saray’ın karşısında ise Ulu Cami ve Büyük Saray yer almaktadır. Ulu 
          Cami’de yapılış tarihleriyle ilgili üç yazıt bulunmaktadır. Bunlardan 
          birincisi caminin girişindeki eyvan üzerinde (1394), ikincisi şimdi 
          kazı evine taşınmış olan minberde (1394) ve üçüncüsü de harap 
          durumdaki minarededir (1520). Kazıda bulunanlar Büyük Saray’a yakın 
          olduğundan burada daha önceleri de bir cami bulunduğu söylenebilir. 
          Cami 1990’lı yıllarda ibadete açıktı. İlginç bir husus da, caminin 
          sarayın giriş kapısına bakan ve büyük olasılıkla önceleri gözetleme 
          kulesi olarak kullanılan ayrı bir kuleye sahip olmasıdır. Sarayda, 
          gizli bir kapıdan hareme çıkılan özel odaların olduğu sanılmaktadır. 
          Sarayın iki katı bugün de görülebilmektedir; yapılacak kazılar 
          sonucunda üçüncü katın da ortaya çıkarılabileceği tahmin edilmektedir.
          
          Yolun karşı 
          tarafında kaleye çıkan, kayalara oyulmuş zigzaglı bir geçit 
          bulunmaktadır. Bu, büyük bir uğraşla kazılan gizli tedarik 
          tünellerinin bir örneğidir. Atatürk köprüsünden bakıldığında bir başka 
          örneği daha görmek mümkündür. Bu yol, kalenin altındaki kayalıkların 
          oyulmasıyla yapılmıştır. Ancak, basamaklar güvenliği tehlikeye 
          düşürecek kadar yıprandığından kale için bu yolun denenmesi çok riskli 
          olacaktır. 
          Kalenin 
          kapısında kalenin Eyyubi Sultanı Süleyman tarafından yapıldığını 
          belirten bir yazıt bulunmaktadır. Girişin ön cephesi kesme taştan, 
          arka tarafı ise moloz taşından yapılmıştır. Ne yazık ki kapıda 
          tehlikeli yarık ve çatlaklar görülmektedir. 
          
          Sultan Süleyman Camii, Koç Camii ve Kızlar Camii
          
          Hasankeyf’te dikkat çeken bir başka minare de Eyyubi mimarisinin bir 
          örneğini oluşturan Sultan Süleyman Camiindedir. Minarenin en tepedeki 
          kısmı düştüğünden, üstten kesilmiş gibi görünen bir yapı olarak hemen 
          dikkat çekmektedir. Yazılı kaynaklara inşaatın yapımı üç evrede 
          gerçekleştirilmiştir. Yapı ile ilgili olarak bulunan ilk yazıt 
          doğudaki giriştedir ve burada girişin 1351-52 yıllarında Ayyubi 
          El-Adil Gazi tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Gazi’nin babası 
          olan Süleyman’ın hükümdarlığı döneminde cami bir depremde kısmen 
          yıkılmıştır. Süleyman bu yıkılan kısımlar ile minareyi 1406-7 
          yıllarında, avlunun doğusundaki çeşmeyi de 1416 yılında yaptırmıştır. 
          Hasankeyf’in yerel vakanüvisi (tarihçisi) İbn el-Munşi el-Adil 
          Gazi’nin bir medrese inşa ettirdiğini ve kendisinin de buraya 
          gömüldüğünü belirtmektedir. Bu medresenin Sultan Süleyman Camiinin 
          bitişiğindeki yapı olması muhtemeldir. Minarenin,girişin ve doğu 
          tarafındaki çeşmenin yanı sıra bugün caminin giriş bölümünü oluşturan 
          batı tarafındaki oda da, dış cephesi harikulade bezenmiş kubbesiyle 
          hayli ilgi çekicidir. Camiye ulaşmak için Rızkıye camiinden sonra 
          yokuş yukarı giderken hemen sola dönebilir veya ana cadde üzerinde 
          PTT’den önceki ilk sokaktan sağa sapabilirsiniz. 
          Çevresinde 
          odaların bulunduğu geniş avlusuyla Koç Camii güneydoğu tarafındadır. 
          Burada, tuğladan yapılıp üzeri sıvanmış mihrabın üzerinde bir kubbe 
          yükselmektedir. Bu yapıda kubbeli odaya açılan girişin model alındığı 
          söylenebilir. Girişteki sıva dekorasyonu mihrabın özgün mihrap 
          olduğuna ancak daha sonra genişletildiğine işaret etmektedir. 
          
          Kızlar 
          Camii de Koç Camii’nin yanında yer almaktadır. Eyyubiler döneminde 
          yapıladığı tahmin edilen bu camide birbirinden farklı yapıda türbeler 
          bulunmaktadır Türbenin kuzey tarafındaki girişte bulunan son derece 
          güzel dekoratif motifler buranın bir zamanlar ne kadar görkemli bir 
          yer olduğu konusunda görenlere belirli bir fikir vermektedir. İlginç 
          bir nokta da, harabelerin yüksekliğinin yalnızca 3 m olmasıdır; bu da 
          caminin hiç tamamlanmadığı düşüncesini akla getirmektedir.
          
          Küçük Kale (Darphane) 
          Küçük kale 
          asıl kalenin karşısına düşen bir uçurumun üzeride yer almaktadır. Bu 
          kale Eyyubiler ve Artuklular tarafından sikke basmak için 
          kullanılmıştır. Burada darp edilen sikkelerin örnekleri Mardin 
          müzesinde sergilenmektedir. Dikkatli bakıldığında, bugün kafe olarak 
          kullanılan mağaraların yanında bir havuzun, boru hatlarının ve su 
          deposunun kalıntıları seçilebilmektedir. 
          
          İmam Abdullah anıt mezarı
          Atatürk 
          köprüsüne yakın, batı tarafında bir tepenin üzerinde bulunan bu dini 
          yapı bir minare, türbe ve geniş odalardan oluşmaktadır. Anıt mezarın 
          kapılarının üzerinde bulunan ve şimdi Diyarbakır müzesi koleksiyonuna 
          dahil olan bir yazıtta, binanın 1474 yılında Akkoyunlu Sultanı Uzun 
          Hasan’ın oğlu Halil tarafından restore edildiği belirtilmektedir. 
          Mezara adını veren Muhammad bin Abdallah at-Taiyar bir Şii imamıdır. 
          Kendi mezarının da bu civarda olması nedeniyle anıt mezarın buraya 
          yapıldığı sanılmaktadır. 
          
          Zeynel Bey Türbesi ve Osmanlı Hamamı
          Silindir 
          biçimli ve farklı mimari özellikleriyle Zeynel Bey Türbesi 
          Hasankeyf’in karşı tarafındaki ovalarda, Artuklu köprüsünün hemen 
          yukarı tarafında yer almaktadır. Hasankeyf’ten net biçimde görülebilen 
          türbe, Akkoyunlu döneminde Uzun Hasan’ın, 1473 yılında Osmanlı 
          hükümdarı Fatih Sultan Mehmet’e karşı savaşırken ölen oğlu, Zeynel Bey 
          için yaptırılmıştır. Türbenin, İran veya Orta Asya kökenli denebilecek 
          farklı bir tarzı vardır. Bu türbenin benzerleri İran’nın Tebriz 
          Kentindeki Mavi Camide görülebilmektedir. Soğan şeklindeki kubbe tipik 
          Akkoyunlu tarzını yansıtmaktadır. Dış cephede Allah, Muhammed ve Ali 
          adlarını oluşturan parlak mozaiklerin kullanılması ise Timur 
          zamanından bu yana Orta Asya mimarisinin bir özelliğidir. Nehrin batı 
          kıyısı yakınında ve biraz aşağı tarafta ise daire şeklinde ve alçak 
          yapılı bir Osmanlı hamamının kalıntıları bulunmaktadır. 
          
          
          Hasankeyf Mağaraları
          
          Hasankeyf vadisi mağaralarla doludur. 
          Kasaba çevresinde yaklaşık 4000 mağara vardır. Yakın zamanlara kadar 
          insanların oturdukları bu mağaralar şimdi boşaltılmıştır. Mağaraların 
          butik otel ve restoran olarak yeniden düzenlenmesine ilişkin bir takım 
          projeler vardır. Ancak elektrik enerjisi üretmek adına bu antik kenti 
          sulara gömecek baraj projesi, pek çok turistik projenin önünü 
          kapamaktadır. 
          Batman 
          ve Hasankeyf Kültür ve Sanat Festivali 
          Eylül 
          sonu ve Ekim başlarındaki 5 günlük Batman ve Hasankeyf Kültür ve Sanat 
          Festivali sırasında Batman ve Hasankeyf konser, sergi izlemek, baraj 
          yapımının bölge üzerindeki etkilerini konu alan açık tartışma ve 
          konferanslara katılmak üzere gelenlerle dolup taşmaktadır. Bu festival 
          aynı zamanda bölge halkıyla temas kurmak ve görüş alışverişinde 
          bulunmak isteyen çok sayıda çevre aktivisti ve kampanyacı için de 
          fırsat oluşturmaktadır. Yerli ve yabancı ünlü müzisyenler, aktörler ve 
          çevre dostları da Festivale katılanlar arasındadır. Festivalin son 
          gününde halk, buraya gelen milletvekilleri, Belediye Başkanları, 
          kültür ve sanat alanının önemli simaları ile birlikte Hasankeyf’e 
          doğru barışçı bir gösteri yürüyüşü gerçekleştirmekte ve geceyi burada 
          geçirmektedir. Bütün gece süren canlı müzik akşamüzeri başlamakta, 
          festival katılımcıları sıcak havada Dicle kenarında serinlerken 
          kebaplarının ve soğuk içeceklerinin keyfini çıkarmaktadır. Daha fazla 
          bilgi için Belediye ile temasa geçilebilir: 
          0488 213 27 59
          
          Konaklama
          Sabah ve 
          akşamüzeri güneşi fotoğraf çekimi açısından özellikle uygun olduğundan 
          Hasankeyf’te fotograf çekmek isterseniz, geceyi burada geçirmeniz 
          önerilir. Hasankeyf Motel’de (0488 381 2005) kalınabilecek sade 
          odalar vardır. Motel, Atatürk köprüsünün doğu ayağına o kadar yakındır 
          ki köprüden kamyonlar geçerken zemin sarsılmaktadır. Hizmetin sınırlı 
          olduğu motelde banyo ve tuvalet ortak kullanımlıdır. Moteli işleten 
          aile misafirperverdir ve İngilizce konuşabilmektedir. Otelin karşı 
          tarafında tepede küçük bir öğretmenevi de bulunmaktadır (0488 381 27 
          20). Burada kalmak isteyenler için en uygun zaman öğretmenlerin 
          tatilde olduğu yaz ayları ve hafta sonlarıdır. Yine yaz aylarında 
          nehir kenarındaki lokantaları deneyebilirsiniz. Bu lokantalarda yazın 
          gece açıkta uyumak isterseniz küçük bir ücret karşılığı taht da 
          kiralayabilirsiniz. Dicle kenarında, bir yanda akan suyun sesi ve 
          serinliği, üstünüzde ise yıldızlarla bir gece geçirmek çok hoş bir 
          deneyim olabilir. Bir diğer alternatif de Batman veya Midyat’ta kalıp 
          Hasankeyf’e günübirlik ziyaret etmektir. 
          
          Nerede yemek yenir?
          Bahar 
          sonunda ve yaz aylarında Dicle kıyılarındaki tahtlı lokantalar açılır. 
          Bu tahtlarda otururken bir yandan ayaklarınızı Dicle sularında 
          dinlendirirken diğer yandan ızgara Dicle balığı ve diğer et 
          yemeklerini tadabilirsiniz. Yolgeçen Hanı (0488 381 2287) gibi 
          mağaraların içindeki halı, kilim ve eski ahşap mobilya döşeli kafeler 
          de iyi birer tercih olabilir. Buraları, güneş battıktan sonra biraz 
          içki ve yerel Kürt yemekleriyle rağbet gören yerlerdir. Bunların 
          dışında, ilçenin ana caddesinde birkaç lokanta vardır. Bunlardan 
          Antik Kent sabahları güzel çorba çıkarmakta, günün diğer 
          zamanlarında da yemek çeşitleri sunmaktadır. 
          Mor 
          Aho Manastırı (Deyr Mahar)
          
          Hasankeyf’in 10 km doğusunda Banı Mahar 
          kırsal alanında bulunan bu manastır, Dicle’ye 150 m yukarıdan bakan 
          bir tepenin üzerindedir. Yöredeki Hıristiyan nüfusun zamanla buradan 
          ayrılması üzerine manastır da harabe hale gelmiştir.
          Rehberin tümüne, PDF formatında aşağıdaki 
          adresten ulaşabilirsiniz:
          
          
          GABB
          
          
          
          
          