DOSYA
Adı her neyse,
Hısn Keyfa, Hesna Kepha, Hisn Kayfa,
Hısn Keyba, Asankif,
Hısn Lugub,
Kipas, Ra's al-Gül,
Hasankeyf
ya da
Baraj Gölü...
>Nedir
bu GAP ve Ilısu?
>Hasankeyf'in Tarihçesi
>Bir Kültür Varlığını Kurtarmama Projeleri
>Hasankeyf Taşınır mı?
Hazırlayan: Ayşe Didem
Bayvas
Fotoğraflar: A.
Gabriel, A. Yamaç, G. Bell, O. Tanındı
Hasankeyf'i
sular altında bırakacak olan Ilısu baraj ve hidroelektrik santralının
temeli, 5 Ağustos 2006 tarihinde, Başbakan olarak Hasankeyf'i
görmeyen Tayyip Erdoğan tarafından, balonlar ve konfetiler
eşliğinde atıldı. Hem de Hasankeyf'in kuşuçumu, yaklaşık 40 km
uzağındaki Mardin'in Dargeçit İlçesi Ilısu köyünde... Törene
Batman'dan 500 araçlık bir konvoy ile birlikte Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı, İçişleri Bakanı, Tarım ve Köyişleri Bakanı,
Milletvekilleri, Bölge illerinin Valileri, DSİ Genel Müdürü ile
Almanya ve Avusturya Büyükelçileri katıldı.
Bugüne kadar çeşitli kaynakların, STK'ların, akademisyenlerin ve resmi
makamların yaptığı açıklamaların bir kısmını başlıklar halinde
toparlamaya çalıştık. Ayrıca Hasankeyf ile ilgili genel bilgileri
içeren birkaç bölümü de bu dosyanın içine kattık.
NEDİR BU GAP VE ILISU?
GÜNEYDOĞU ANADOLU
PROJESİ (GAP)
Verimli Hilal veya Yukarı Mezopotamya olarak da adlandırılan Bölge,
insanlık tarihinde medeniyetin beşiği olarak bilinmektedir. GAP
Bölgesi, tarih boyunca Anadolu ve Mezopotamya toprakları arasında
geçiş sağlayan bir köprü görevi görmüştür.
Türkiye'nin iki önemli akarsuyu Fırat ve Dicle nehirleri GAP
Bölgesi'nden geçer. Doğu Anadolu Bölgesi'nden kaynaklanan bu iki
nehir, sularını Basra Körfezi'ne boşaltır. Güneydoğu Anadolu
Bölgesi, Türkiye'nin diğer bölgelerine oranla daha az yağış
almaktadır.Bu nedenle öncelikle Bölge'nin çok zengin su
kaynaklarından olan Fırat ve Dicle nehirleri sularının, sulama ve
enerji üretimi amacıyla değerlendirilmesi ve bu arada düzensiz akışı
olan bu iki nehrin sularının dizginlenmesi düşünülmüştür.
Böylece yurdun boşa akıp giden su servetinden elektrik enerjisi elde
edilmesi için Atatürk'ün emri ile 1936 yılında Elektrik İşleri Etüd
İdaresi kurulmuştur. İdare, "Keban Projesi" ile yoğun etüdlere
başlamış, Fırat Nehri'nin her açıdan tetkiki ve sonuçlarının tespiti
için rasat istasyonları kurmuştur. 1938 yılında Keban boğazında
jeolojik ve topoğrafik etüdlere başlanmıştır. 1950-1960 yılları
arasında gerek Fırat gerekse Dicle üzerinde Elektrik İşleri Etüd
İdaresi tarafından sondaj çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Yeni
ihtiyaçların ortaya çıkması üzerine 1954 yılında Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü (DSİ) kurulmuştur. Böylece Türkiye'de havza
çalışmaları yapılması fikri oluşmuş ve Türkiye 26 havzaya ayrılarak,
DSİ Genel Müdürlüğü'nce etüd ve planlama çalışmalarına başlanmıştır.
1961 yılında Diyarbakır'da kurulan Fırat Planlama Amirliği
tarafından yapılan çalışmalar sonunda 1964 yılında Fırat Havzası'nın
sulama ve enerji potansiyelini belirleyen "Fırat Havzası İstikşaf
Raporu" hazırlanmıştır. Bu rapora ilaveten 1966 yılında "Aşağı Fırat
İstikşaf Raporu" geliştirilmiştir. Dicle Havzası için de, aynı
paralelde çalışmalar DSİ Diyarbakır Bölge Müdürlüğü'nce
sürdürülmüştür.
Böylece Aşağı Fırat Havzası ve Dicle Havzası'ndan ne şekilde
faydalanılacağı açıklık kazanmış ve 1980 yılında bu iki havza
projesinin "Güneydoğu Anadolu Projesi" şeklinde adlandırılması
benimsenmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin entegre bölgesel
planlama çerçevesinde ele alınması, yürütülmekte olan faaliyetlerin
koordinasyonunun sağlanması ve yönlendirilmesi görevi 1986 yılında
Devlet Planlama Teşkilatı'na verilmiştir.
ILISU BARAJI ve
HİDROELEKTRİK SANTRALI
Mardin ve Şırnak illeri sınırları içinde kalacak olan Ilısu Barajı
ve Hidroelektrik Santralı (HES), dünyanın en büyük su projelerinden
birisi olan GAP'ın temel unsurlarından biridir. 9 ili kapsayan
sosyoekonomik entegre kalkınma projesi GAP muhtevasında inşası
planlanan 22 barajdan biri olan Ilısu Barajı, Mardin ve Şırnak İl
sınırları arasında Dargeçit ilçesinin 15 Km. doğusunda, Dicle Nehri
üzerinde yer alan anahtar bir projedir.
Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi (Ilısu Projesi), 1954
yılında Dicle Nehri'nin toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine
ilişkin çalışmalar doğrultusunda, DSİ tarafından başlatılmıştır.
Ilısu Barajı kil çekirdekli kaya dolgu tipinde olup temelden
yüksekliği 138 m olacaktır. Barajın maksimum su kotu 526,82 metre,
toplam gövde hacmi 44 milyon metreküp, rezervuar hacmi ise 11 milyar
metreküp olup, kurulu gücü 1200 MW olup üreteceği toplam enerji
3,833 milyar GWh'tır. Ilısu Barajı ile üretilecek olan enerji, şu an
ülkemizde hidroelektrik santralleri vaSİTasıyla üretilecek olan
enerjinin %10'unu oluşturacaktır.
Tesis işletmeye alındığında; gövde hacmi açısından Türkiye'nin 2.,
kurulu güç bakımından da 4. büyük barajı olacaktır.
Ilısu Projesi için sağlanacak toplam dış kredi tutarı 1 200 000 000
$'dur. Temin edilen bu kredi içerisinde “Hasankeyf tarihi ve
kültürel varlıklarının korunması ve kurtarılması” için kullanılacak
olan 25 000 000 $ da bulunmaktadır.
BİLGİ: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasankeyf'in
sular altında kalmasına yol açacak Ilısu Barajı'nın yapımının
durdurulması yönündeki başvuruyu kabul etti.
Hasankeyf'in kurtarılması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
ve Türkiye'de açılacak davalarda 6 ilin barosundan 50 avukat görev
alacak. Hasankeyf kazısını yıllarca yürüten Prof.Dr. Oluç Arık,
Hasankeyf'te araştırmalara katılan Mimar Profesör Zeynep Ahunbay ve
mimar arkeolog Metin Ahunbay ile Kültürel Miras Hukuku Uzmanı Avukat
Murat Cano'nun AİHM'ye yaptığı başvuru kabul edilmişti. Bergama'daki
Allianoi kentini sular altında bırakacak Yortanlı Barajı'nın
yapılmaması için mücadele eden İzmir Barosu avukatlarından Allianoi
Girişimi Grubu Sözcüsü Av.Arif Ali Cangı da Hasankeyf'e destek için
İzmir Barosu'ndan bazı avukatların savunmaya katılacaklarını
açıkladı. İzmir Barosu'nun yanı sıra İstanbul, Ankara, Diyarbakır,
Batman ve Mardin Barosu'ndan birçok avukatın Hasankeyf'i savunmak
için AİHM'deki ilk duruşmaya katılacakları öğrenildi.
GÖRÜŞLER:
Hasankeyf'i Yaşatma Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Öneriler Bölümü,
Madde 2 ve 3 : Barajın yer seçimi ile ilgili değerlendirmeler
kamuoyuna açıklanmalı, üzeride çalışılan 10 yer seçeneğinden 9'unun
neden dışlandığı tartışılmalıdır. Söz konusu on seçenek her türlü
olasılık göz önüne alınarak yeniden tartışılmalı; kamuoyu, baraj
yerinin belirlenmesinde rol oynayan esas faktörün yüklenici
konsorsiyumun finansal çıkarı değil halkın çıkarları olduğu
konusunda ikna edilmelidir.
Ilısu Barajı, GAP barajları içinde en pahalı olanıdır. Ilısu
Barajı'nın Hasankeyf'i yok etmeyecek boyutta yapılmasının ekonomik
fizibiliteyi nasıl etkileyeceği kamuoyu önünde tartışılmalıdır.
Akademisyenlere ve mühendislere göre, böyle bir değişiklik hem
Hasankeyf'i kurtaracak ve hem de projenin fizibilitesini
iyileştirecektir.
Hasankeyf'e Sadakat: DSİ adına ENCON firması tarafından
hazırlanan "Yeniden Yerleşim Raporu"na göre, 2005 yılı için
Türkiye'nin enerji talebi 199,600 GWh (giga watt hour). Baraj
bittikten bir iki yıl sonra, bu talep 2015 yılında 398,200 GWh
olacak. Yine aynı raporun iddiasına göre Hasankeyf'in yerine
yapılacak Ilısu Barajı'nın yıllık üreteceği enerji miktarı ise 3,8
GWh. Yani, Türkiye ihtiyacının yaklaşık yüzde 1'i.
BBC: 2001 yılında İngiliz mühendislik şirketi Balfour
Beatty'nin “Çevre, ticari ve sosyal karmaşıklıklar” gerekçesiyle
projeden çekildiğini, İtalyan inşaat şirketi İmpregilo ve
İsviçre'nin en büyük bankası UBS'nin de proje ile ilişkilerini
kestiklerine dikkat çekti.
Recep Tayyip Erdoğan: "Artık burası bir turizm bölgesi haline
gelecek. Buradan şimdi sadece Dicle Nehri akarken, bunda sonra hem
Dicle akacak hem de Ilısu Denizi oluşacak. Bölgenin havası da
etkilenecek, daha yeşil olacak. Balık, sandal sefaları, turizm
farklı bir şekilde etkilenecek.
TMMOB Batman Temsilciliklerinin Ilısu Baraj Yapımına Karşı Ortak
Basın Bildirgesi: “Baraj yapımında yasalarımızda “Çevresel Etki
Değerlendirme Raporu” (ÇEDR) zorunlu kılınmamaktadır. AB ülkeleri
yaptıkları her kapsamlı yapılarında ÇEDR raporunu istemektedirler.
ÇEDR raporunun en önemli özelliği yapının yapılacağı yerlerdeki
sivil toplum örgütlerinin tepkileridir. DSİ 10. Bölge Müdürlüğü ve
Ilısu Konsorsiyumu adına Nurol İnşaat ve Ticaret AŞ Avusturya,
Almanya ve İsviçre'den kredi talebinde bulunmuş, bu ülkeler de Nurol
İnşaat ve Ticaret AŞ'den ÇEDR raporu istemişlerdir. Bu firma
gerçeklerden uzak, tuzak anket sorularla yerel sivil örgütleri baraj
yapımına destek veriyormuş gibi göstermişlerdir. Oysa ki Batman'da
genel kanı barajın yapılmaması yönündedir. Yani ÇEDR raporu yerel
-özellikle Batman- sivil toplum örgütlerinin desteğini almamıştır.”
English Times: Baraj inşaatını, arkeolojik ve insani bir
yıkım olarak niteleyen Times gazetesi, Türkiye'nin baraj konusunda
ısrarcı bir tutum takındığını öne sürdü. Times, bölgede 1999'dan
beri çalışan İrlanda ÜniverSİTesi arkeologlarından Maggie
Ronayne'nin, "Birçok tarihi eserin ve çeşitli kültürlerin bir arada
bulunduğu bir bölgede inşa edilmek istenen bu baraj, kültürel bir
kitle imha silahıdır" sözlerine de yer verdi.
Gazete, hükümetin Hasankeyf'te sular altında kalacak tarihi eser ve
yapıların başka bölgelere nakledilmesine yönelik çalışmalar için 25
milyon euro aktardığını belirtmesine rağmen, arkeologlarla
yetkililerin bu bölgede bulunan çok sayıdaki tarihi eserin çıkarılıp
başka bir yere nakledilmesinin mümkün olmadığını söylediğini
aktardı. Times, 1.2 milyar euro'ya mal olacak barajın, Suriye ile
Irak'a yönelik su miktarında ciddi bir azalmaya neden olacağını ve
bölgede yeni bir krizi tetikleyebileceğini kaydetti.
Yararlanılan Kaynaklar:
1. TC Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı resmi web
sitesi
2. DSİ Genel Müdürlüğü Resmi Web SİTesi
3. ilisu-wasserkraftwerk.com
4. Radikal, 14.07.2006
5. Hürriyet, 06.08.2006
6. AHA, 06.08.2006
7. Milliyet, 11.08.2006
8. Zaman, 11.08.2006
HASANKEYF'İN TARİHÇESİ
Yukarı Mezopotamya'nın bir bölümü
olmakla birlikte Anadolu kültürleri ve Yakın Doğu kültürlerinin
etkileşip kaynaştığı bir bölgede yer alan Hasankeyf'in ne zaman ve
kimler tarafından kurulduğu bilinmiyor. Ancak şehir ve etrafındaki
binlerce mağara insanların buraya çağlar öncesinden yerleştiğini
gösteriyor. Milattan önceki dönemlerde ne gibi tarihi gelişmelere
sahne olduğu, kimlerin burada hüküm sürdüğü tarihin karanlık
sayfalarından biridir. Bu konuda herhangi bir yazılı kaynak
bulunmamaktadır.
Roma İmparatorluğu zamanında çağın iki süper gücü olan İran
İmparatorluğu ile Romalılar için bir ileri karakol olan Hasankeyf,
Bizanslılarla Sasaniler arasında ara ara el değiştirmiş. Ama MS 4.
yy ortalarında Bizanslılar sağlam bir kale yaparak burayı bir daha
Sasanilere kaptırmamışlardır. Hakimiyetleri Müslümanların kenti feth
ettiği 7.yy başlarına kadar sürmüştür. Müslümanlar burayı ikinci
halife Hz. Ömer döneminde MS 638 yılında feth ettiler. Hısn Keyfa
melikesi kentini, fethe gelen Halid bin Velid'in eline hiç
savaşmadan teslim etmiş, böylece kenti yıkımdan kurtarmıştır.
Halifeler döneminin ardından sırası ile Emeviler, Abbasiler,
Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar buraya
hakim oldu.
1101-1232 arasında Artukoğulları'nın başkenti olan Hasankeyf o günkü
ismi ile Hısn Keyfa Ortaçağ'ın önemli şehirlerinden biriydi. Şehir,
kuzeyden güneye kıvrılıp giden Dicle Nehri üzerinde yer alması ve o
günlerde ticaretin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması
nedeniyle ticari ve ekonomik olarak da gelişti. Hasankeyf'i 1232'de
alan Eyyubiler, henüz bölgeye tam hakim olamadan Moğol istilası ile
karşılaştı. Bu istila atlatıldıktan sonra 14. yy başlarından
itibaren Hasankeyf yeniden imar edilmeye başlandı. Nihayet
Osmanlıların gücüne direnemeyen, Safevilerin baskıları ve iç
hesaplaşmalarla iyice yıpranan Eyyubiler 1515 yılında burayı
Osmanlılara bıraktı.
Hasankeyf, 1. Dünya Savaşı sırasında terk edilerek harabeye
dönüşmüş, daha sonra buraya yerleşen köylüler tarafından yerleşim
yeri haline getirilmiştir. 1967 yılında mağaralarda yaşayan
ailelerin barınması için 40 m2'lik beton evler yapılmış,
1990 yılında yapılan bir düzenleme ile Hasankeyf ilçe haline
getirilmiş ve Batman'a bağlanmıştır.
Tarihi kayıtlardan, Akkoyunlular zamanında (1461 - 1482 ) Safevi
Şahı İsmail'in Hasankeyf'e geldiği, kız kardeşini Hasankeyf Emiri
Halil Şah ile evlendirirken nasıl şenlikli bir düğün yapıldığı ya da
daha önceleri Hısn Keyfa'da yaklaşık 1.5 asır boyunca hüküm süren
(1102 - 1231/32) Artuklu hanedanının, bir yandan Urfa Haçlı
Kontluğuyla mücadele ederken bir yandan da ilim ve kültürle iç içe
yaşadığı biliniyor.
Hisn Kayfa adının kaynağı da karanlıkta kalmış ve bu adı izah etmek
üzere, bir takım asılsız fikirler ileri sürülmüştür. Kayfa adının
Süryanicede “kaya” demek olan kifo'dan geldiği tahmin edilmektedir (Quatremere,
Histoire des Mongols, I,333 v.d.). Buna göre, Süryani kaynaklarında
Hesna Kepha diye anılan ve Arapçada Hisn Kayfa olan şehrin adı “kaya
hisarı” şeklinde tercüme edilebilir. M. Streck, Hisn Kayfa adını,
muhtemel olarak, Asurca Kipani kelimesinden türetilip, eskiler
nezdinde özenle muhafaza edilmiş kavim veya memleket adını,
kaynağında böyle isimlendirilen bir bölgenin merkezini ve müstahkem
mevkiini ifade ettiğini sandığını söylüyor.
Hisn Kayfa adı sonradan, biraz kısaltılarak, Hisn Kayf olmuş,
Osmanlı hakimiyeti altında Hasankeyf şeklini almıştır. Bu ismi izah
için, şehrin Hasan adlı bir İranlı veya bir Arap sergerde (lider)
tarafından kurulmuş olması yahut bu isimde bir kahramanın
hapsedilmiş olduğu hisarın tepesinden atı ile kendisini Dicle'ye
atıp, kurtulması türünden hikayelere kıymet verilmeyeceği gibi,
bugünkü adının “Hasan'ın keyfi” veya “hüsnü keyif” anlamına geldiği
fikirleri de asılsızdır. Yakut, buraya Kayba da denildiğini ve bunun
Ermenice bir kelime olması lazım geldiğini zannettiğini söyler;
Inciciyan (Géogr., s. 234), eski Ermenicede buraya Kentzy
denildiğini kaydeder ve nihayet Katib Çelebi, evvelce buraya Ra's
al-Gül denildiğini yazar.
Hasankeyf, Ortaçağ'a ait özgünlüğünü ve bütünlüğünü koruyan önemli
bir tarihi kent merkezidir. Kent, kalenin bulunduğu alanda yer alan
Yukarı Şehir, Dicle'nin güney sahillerindeki teraslara yayılan Aşağı
Şehir ve Dicle'nin kuzeyindeki teraslarda bulunan kent alanları ve
mahalleler olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır.
Artukoğulları devrinde yapılan köprü, Ortaçağ'ın en görkemli ve en
büyük köprüsü olarak nitelendirilmiştir. Bu dönemin diğer yapıları
arasında Kale'deki Ulu Cami'nin aşağısında yer alan 2000 m2 lik
Büyük Saray ile Kale'nin doğu tarafında yolun üzerindeki Kale Kapısı
bulunmaktadır. Hasankeyf'te yer alan önemli Eyyubi eserleri ise,
Kale'nin en yüksek noktasındaki 1325 tarihli Ulu Cami, 1409 tarihli
El Rızk Camii, 1351 tarihli Sultan Süleyman Camii, Koç Camii, Kızlar
Camii, Küçük Cami ile İmam Abdullah Zaviyesi ve Kale'nin doğusunda
yer alan Küçük Saray'dır. Akkoyunlular dönemine ait, 15. yüzyıl
ikinci yarısına tarihlenen Zeynel Bey Türbesi ise Dicle'nin sol
kıyısında yer almaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar:
1. Antik Kent Hasankeyf, Hasankeyf Kaymakamlığı Yayını, Batman, 1998
2. hasankeyf.itgo.com
3. hasankeyf.gen.tr
4. Sandreczki; Reise nach Mossul und Urmia, Sttutgart, 1857
5. Helmut von Moltke; Briefe über Zustande und Begebenheitenin der
Türkei, Berlin 1917
6. W.F. Ainsworth; A Personal Narrative of the Euphrates Expedition,
London 1888
7. Albert Gabriel; Voyages Archaeologiques Dans La Turquie Orientale,
Paris 1940
8. T.A. Sinclair; Eastern Turkey, London 1989, cilt 3
9. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 4, Istanbul, 1977, s. 452-45
10. Dicle Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Ilısu Barajı
ve HES Araştırma Komisyonu, Ilısu Barajı ve HES'nin Çok Yönlü Olarak
Değerlendirilmesi, Haziran 2006, Diyarbakır
BİR KÜLTÜR VARLIĞINI
KURTARMAMA PROJELERİ
TC Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı: Kültür varlıklarının restorasyon ve kurtarma
çalışmalarının yapılması, korunması ve gelecek nesillere aktarılması
ile çevre düzenlemesi, altyapı, konaklama ihtiyaçlarının giderilerek
tanıtımının yapılması GAP kapsamında yürütülen en önemli çalışmalar
arasındadır. Kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesine
yönelik bu çalışmaların en önemlileri; Birecik, Halfeti, Suruç
ilçelerinin Taşınmaz Kültür Varlıklarının Belgelenmesi, Hasankeyf
Tarihi ve Arkeolojik SİT Alanı Araştırma, Kazı ve Kurtarma Projesi,
Acırlı (Midyat-Mardin) SİT Alanı Çevre Düzenleme Projesi, Mardin
Katılımcı Kentsel Rehabilitasyon Projesi, Zeugma Acil Kazı ve
Kurtarma Projesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi Arkeolojik
Yerleşmelerin Taranması Projesi'dir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından, bölgede binlerce
yıllık uygarlık tarihi içinde oluşan "kültürel miras"ın korunması,
değerlendirilmesi ve turizm açısından öneminin vurgulanması amacıyla
üretilen projelerden biri olan “Hasankeyf Tarihi ve Arkeolojik SİT
Alanı Araştırma, Kazı Ve Kurtarma Projesi”nin amacı GAP kapsamında
yapılması öngörülen Ilısu Baraj Göl Aynası altında kalacak olan
Hasankeyf 'in tarihi ve arkeolojik SİT alanının araştırılması,
kurtarılması ve gelecek nesillere aktarılması olarak belirlenmiştir.
Projenin kapsamı ise Hasankeyf SİT alanındaki toprak üstünde
görülebilen mimari veya küçük buluntu türündeki bütün kültür
varlıklarının tespiti, rolöve, topografik, jeolojik ve jeoteknik
çalışma, haritalama projelerinin gerçekleştirilmesi, yeraltında
kalan ve farklı devirlere ait kültür tabakalarındaki kültür
varlıklarının arkeolojik kazılarla yer üstüne çıkarılması, korumaya
yönelik çalışmalarının gerçekleştirilmesi, taşınabilir olan kültür
varlıklarının taşınması, belgelenmesi ve yayınlanmasıdır. Bugün
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı'nın 1991 tarihinde imzaladığı protokolle başlatılan kazı
ve kurtarma çalışmaları, bölgenin olağanüstü şartları nedeniyle 1998
yılına kadar yapılamamıştır. 1998 yılında yeniden başlatılan kazı ve
kurtarma çalışmalarıyla kentin tarihi ve planı hakkında önemli
veriler elde edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Hasankeyf
Örenyeri'nde yürütülen çalışmalara, Bakanlar Kurulu Kararlı kazı
iznini vermesiyle birlikte, 1991 yılında imzalanan protokol
feshedilerek, ilgili taraflar arasında, 05.07.2004 tarihinde yeni
bir protokol imzalanmıştır.
Sözkonusu yeni protokol kapsamında yürütülen Hasankeyf Ören
Yeri'ndeki 2005 yılı arkeolojik kazı dönemi, hazırlık çalışmaları
ile birlikte, 06.06.2005 tarihinde başlamış, kısmi onarım
çalışmalarının tamamlandığı 19.10.2005 tarihinde sona ermiştir.
2005 yılı çalışmaları; "Ön Hazırlık Çalışmaları", Zeynel Bey
Türbesi, Yamaç Yapıları-II, Yamaç Yapıları-III, Büyük Saray, Adsız (Deriki)
Kilisesi, sondaj niteliğinde başlanıp kazıya dönüştürülen Hamam,
Seramik Fırınları, Roma Yapı Kalıntısı, Batı Yapıları, Doğu
Yerleşimi olarak tanımlanan Kasımiye Bölgesi'ndeki 4 yapıda
yürütülen "Kazı Çalışmaları", kazı çalışmalarının yapıldığı
alanlarda gerçekleştirilen "Çevre Düzenlemesi ve Basit Onarım
Çalışmaları" ve "Diğer Çalışmalar" olmak üzere 4 ana başlık altında
gerçekleştirilmiştir.
BİLGİ: 2005 yılında, Hasankeyf'te kurtarma kazılarında görev
yapan sekiz öğretim görevlisi, iki yıldır ödenek almadıkları
gerekçesiyle kazı işini bıraktı. Kazı ekibinin başında bulunan
Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın söz
konusu öğretim görevlilerine ödenek vermediğini, durumu defalarca
Bakanlığa ilettiklerini belirterek, 'Bu yıl beş ayrı yerde
çalıştığımız kazılarda görev alan bazı arkadaşların ayrılması bizi
zor durumda bıraktı. En az altı ay süre gereken kazıyı, öğretim
görevlisi sayısının yetersizliğinden kısa keseceğiz' dedi.
Prof.Dr. Uluçam, öğretim görevlilerinin büyük çoğunluğunun artık
yabancı kazılarda görev almayı tercih ettiklerini ifade ederek,
'1.5- 2 trilyonluk ödenek Hasankeyf'e geldiği halde, bunu bazı
kalemlerde kullanamayınca, elimiz kolumuz bağlı kalıyor' dedi.
BİLGİ: 2006 yılı Mayıs ayında başlayan temizlik çalışmaları
başladıktan hemen sonra mevsimlik olarak çalışan işçiler,
ücretlerinin azlığını gerekçe göstererek işi bıraktı. 70 işçi, üç
yıldan beri ücretlerine zam yapılmadığını ileri sürdü.
Bütün olumsuzluklara rağmen bu yılki kazılarda şu ana kadar kaledeki
110 mağara temizlenmiş olup, 19 Haziran'da başlanan kazıda da
Osmanlı dönemine ait 2 anıt mezar ve çok sayıda köşk ve antik çağdan
Osmanlı dönemine kadar kullanılan su kanalı ortaya çıkarılmıştır.
DSİ Genel Müdürlüğü: Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan
Hasankeyf'teki kültürel varlıkların korunması maksadıyla; Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Ilısu
Konsorsiyumu koordinasyonunda hazırlanan, Hasankeyf Master Rehber
Projeleri Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi makamları tarafından
onaylanmıştır.
Ilısu Projesi'nin maksimum su kotundan etkilenmeyen Hasankeyf Yukarı
Şehir Alanı'nda yer alan kültürel varlıklar, bu bölgenin
geliştirilmesiyle birlikte bir “Arkeolojik Park ve Açık Hava
Müzesi”nde yeniden hayat bulmaya devam edecektir.
Hasankeyf'in %80'den fazlası Ilısu Barajı suları altında
kalmayacaktır. Bu bağlamda Yukarı Şehir'de bulunan onlarca mezar,
türbe, höyük, eski kalıntılar ve 4200 mağara ev, Ilısu Baraj
Gölü'nden etkilenmeyecektir. Bölge yukarıda belirtildiği şekilde
“Arkeolojik Park ve Açık Hava Müzesi” olarak düzenlenecek ve
Hasankeyf Yeni Kültürel Park Alanı ile birlikte “Türkiye'nin ve
Dünyanın Kültür ve Turizm Cazibe Merkezi” olacaktır.
Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan bütün kültürel varlıklar ve
yerleri “Yeniden Yerleşim Eylem Planlanı” (YYEP) çalışmaları
çerçevesinde belirlenmiştir. Bu kültürel varlıklar Ilısu Barajı ve
HES Projesi'nin 7 yıllık inşaatı süresince kazılarla çıkarılıp
korunacaktır.
Hasankeyf'i Yaşatma Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Tespitler Bölümü,
Madde 1: “Hasankeyf 1978 yılından beri 1. Derece Arkeolojik SİT
Alanıdır. Dicle Nehri'nin yüzbin yıllık aşındırmasıyla şekillenen
kaya yamaçlarıyla Hasankeyf, tarihsel ve kültürel miras alanı
olmasının yanısıra bir 'Doğal Anıt' niteliğindedir. Yasa gereği
burada yapılacak olan müdahaleler, ancak ilgili resmi kurul olan
Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun onayından
geçerek gerçekleştirilebilir. Ilısu Barajı Projesi çerçevesinde
Hasankeyf'e yapılacak olan müdahaleler konusunda şu ana kadar bu
kurula hiçbir başvuru yapılmamıştır.”
DSİ Genel Müdürlüğü: Her yıl için %15'lik yüzey çalışması ve
%15'lik kazı ve taşımanın yapılacağı kabul edilmektedir. Bu kabule
göre yüzey çalışmaları, kazılar ve taşımalar için ayrılan tahmini
bütçe 53 000 000 ABD Doları olarak belirlenmiştir.
BİLGİ: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan temel atma töreninde
yaptığı konuşmada proje için temin edilen dış kredinin 25 milyon
Euro'sunu Hasankeyf'in tarihi ve kültürel varlıklarının korunması ve
kurtarılması için kullandıklarını, yine yaklaşık 53 milyarlık bir
bütçeyi de sadece bu işe ayırdıklarını söylemiş ancak 53 milyar için
para birimi belirtmemiştir. Bu rakam, DSİ için hazırlanan ve
internet sitesinde sadece Almanca ve İngilizce olarak yayınlanan
“Yeniden Yerleşim Raporu”nda ise 100 milyon ABD Doları olarak
geçmektedir. DSİ'nin temel atma töreninden sonra yayınlanan ve halen
resmi sitesinde de bulunan Basın Bülteni'nde Hasankeyf tarihi ve
kültürel varlıklarının korunması ve kurtarılması için kullanılacak
olan rakam 25 000 000 ABD Doları' olarak görülmektedir. Ayrıca bunun
bir kültürel değerin yok olması anlamına geldiğini düşünen Dünya
Bankası kredi vermeyi reddetmektedir. Körfez ülkelerinden Bahreyn'de
yayınlanan Gulf Daily News gazetesi ise hükümetin Hasankeyf'deki
kalıntıları korumak için 85 milyon dolar tahsis ettiğini, evlerini
kaybedecek olan 200 köyün insanlarına tazminat ödeyeceğini kaydetti.
Atilla Koç (Kültür ve Turizm Bakanı): “Hasankeyf'in keyfini
kaçırmayacağız. Eserleri tek tek numaralandırarak Hasankeyf'in tam
karşısındaki Kesmeköprü köyünün üst tarafında yeniden inşa
edeceğiz.”
BİLGİ: DSİ için hazırlanan ve internet sitesinde sadece
Almanca ve İngilizce olarak yayınlanan “Yeniden Yerleşim Raporu”nda
ise Aşağı Şehir'deki anıtların Yukarı Şehre taşınacağı
belirtilmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar:
1. DSİ Genel Müdürlüğü Resmi web sitesi
2. TC Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı Resmi web
sitesi
3. ilisu-wasserkraftwerk.com
4. Hürriyet, 22.08.2005
5. Milliyet, 27.02.2006
6. Batman Kent Haber, 19.05.2006
7. Hürriyet, 24.05.2006
8. Turizm Gazetesi, 16.06.2006
9. Trt/Haber, 12.07.2006
10. Batman Gazetesi, 27.07.2006
11. AHA, 06.08.2006
-
HASANKEYF TAŞINIR MI?
Kültürel Miras Eylem Planı, Rev.
07.06.2006, Ankara: Hasankeyf'te bulunan Kültürel Varlıkların
Taşınması için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Konya Selçuk
Üniversitesi ve diğer ilgili Kurum üst düzey yetkililerinin yaptığı
üst düzey bir toplantıda Hasankeyf Yeni Yerleşim Alanı İle Yeni
Kültürel Park Alanı yeri kararlaştırılmıştır. Bu amaç doğrultusunda,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, DSİ Genel Müdürlüğü ve Ilısu
Konsorsiyumu koordiansyonunda hazırlanan “Hasankeyf Master Rehber
Projeleri” Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgili otoriteleri tarafından
onaylanmıştır.
Ilısu Baraj Gölü'nden etkilenen ve halihazırda Aşağı Şehir ve Karşı
Şehir Alanı'nda bulunan El Rızk Camii, Koç Camii, Sultan Süleyman
Camii, Kızlar Camii, Küçük Cami, Zeynel Bey Türbesi, İmam Abdullah
Zaviyesi, Artuklu Köprüsü gibi Kültürel Varlıklarımız, halihazırdaki
konumlarına yakın bir yerleşimle, Türkiye'de ve Dünya'da uzmanlaşmış
Eksperler yönetiminde, Hasankeyf Yeni Kültürel park Alanı'na
taşınacaklar ve yerleştirileceklerdir.
Hasankeyf Yeni Yerleşim Alanı İle Yeni Kültürel Park Alanı yeri
mevcut Hasankeyf İlçesi'nin 3 km kuzeydoğusunda, Kesme Köprü
mevkiindedir. Planda Hasankeyf Yenişehir Alanı 296.8 hektar, Yeni
Kültürel Park Alanı ise 13.8 hektar olarak belirlenmiştir. Bu
yerleşim, su altında kalmayan kültürel varlıkların korunması için
Yukarı Şehir'de geliştirilecek olan Arkeolojik Park ve Açık Hava
Müzesi alanına hakim bir konumdadır.
Atilla Koç (Kültür ve Turizm Bakanı): “Hasankeyf'in keyfini
kaçırmayacağız. Eserleri tek tek numaralandırarak Hasankeyf'in tam
karşısındaki Kesme Köprü Köyü'nün üst tarafında yeniden inşa
edeceğiz.”
Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan): “Bilimin bütün imkanların
kullanarak yeni bir Hasankeyf'i bütün bu eserlerle farklı bir yere
taşımak suretiyle yaşatacağız.”
Prof.Dr. Oluş Arık, (1986-2003 dönemi Hasankeyf Kazı
Başkanı): 1985 yılından bu yana Hasankeyf'in açığa çıkarılması ve
korunması için çaba gösteren bilim grubunda önemli bir yere sahip
olan Prof.Dr. M. Oluş Arık “Hasankeyf, nasıl olursa olsun
kurtarılmalı. Gerekirse sökülüp taşınsın. Kulağa hoş geliyor bunlar.
Tılsımlı sözler! Ama üzerinde konuştuğumuz Hasankeyf oluşumunun
gerçeği karşısında, bir teselliden ötesini söylemiyor. Burası
doğanın biçimlendirdiği bir coğrafya üzerinde, insan aklının ve
emeğinin katmanlar oluşturduğu bir yer.
Mağara oluşumlarından ayrı yapılmış, kesme taştan birkaç bina, bir
iki minare dışında neyi taşıyacağız? Olağanüstü genişlikte kaya
kütleleriyle birlikte yükselen, hangi parçayı, hangi teknikle
taşıyacağız? Burası bir kent teknolojisidir. Bu Ortaçağ
teknolojisini, üzerinde yükseldiği doğal oluşumu, hangi teknikle
taşıyabiliriz; bunlar karanlık. Bugün gözle görülebilir yapıların
altında, onları daha iyi anlamamızı sağlayacak öğelerden henüz
haberdar değiliz. Birçoğunu tahmin bile edemiyoruz. Buradan bakınca,
taşıma dendiğinde, tılsımlı bir demogojiden başka şey söylenmiş
olmuyor. Kent dokusunu bir kilo domates gibi taşımaktan söz ediliyor
gibi geliyor insana. Hele de en iyi durumda olan eserin üçte ikisi
toprağın altında olan bir yeri konuştuğumuzda, bu daha da anlamını
yitiriyor. Belki milyonlarca olasılık düşünüldükten sonra.
Burada bazı önceliklerde ısrar etmekten başka geçerli yol yok.
Bunların başında, Hasankeyf'in içerdiği bütün değerlerin açığa
çıkarılması geliyor. Önce bu kenti, bu oluşumu, bu teknolojiyi
bütünüyle anlamalıyız. Baraj dahil, bütün projeleri bunun üzerine
kurmalıyız.
Efes, Milet, Bergama gibi antik kentler neredeyse bir yüzyıldır
kazılarak açığa çıkarıldı. Böyle bir kenti kazmak için bize verilen
zaman ise, yalnızca birkaç yıl. Olanakların kıtlığından,
esirgenmesinden söz etmekse gereğinden de çok yorucu olur. Baraj
yapımı nedeniyle, bize sıklıkla şu söyleniyor: `Bir yerde bitirin.
Bir noktaya gelince durun.' Nerede duralım? Osmanlı yapısının
altında Selçuklu çıkıyor, onu ırgalıyorsun altında Assur çıkıyor.
Söylesinler, hangisinden vazgeçelim!
Barajın alternatifi var. Ama Hasankeyf'in alternatifi yok. Kuşkusuz
burada her şey yok olacağına, bazı parçaların taşınıp kurtarılması
iyidir. Bu nasıl olsa yapılır. Ama bunun yapılamayacak olan yanları
düşünüldüğünde, aslında neredeyse hiçbir şey yapılmamış olacak. Bazı
örnekler vermek istiyorum: İnsan yapısı eserlerin taşınması deniyor.
Ama bu yapılar bir iki sanat ve mimarlık eserinden ibaret değil ki.
Burada yollar, kanallar, kamu yapıları, semtler, temiz ve atık su
sistemleri ve çarşıları söz konusu. Yani bütün dokusuyla bir Ortaçağ
başkenti.”
PD Dr. Andreas Schachner (Alman Arkeoloji Enstitüsü üyesi,
Hattuşaş Kazısı Başkanı): "Bütün kültürel yapıyı kazmak ve taşımak
gibi bir imkan yok. Sadece belirli eserler taşınabilir. Politik bir
durum söz konusu ve istikrarlı bir politika yok. O barajın orada
gerekli olup olmadığı iyi araştırılmalı. Bu bütün dünyanın bir
ikilemidir. Ülkenin kendini geliştirmeye de tarihi alanlarını
korumaya da hakkı var. Bunun arası bulunmalı. Almanya'da da bu
konuda çok tartışmalar ortaya çıkıyor. Tarihi alanların üzerine yol
gibi çalışmalar yapılabiliyor”
Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Arkeoloji-Sanat Tarihi Bölümü Başkanı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü
Müdürü, Hasankeyf Kazısı Başkanı): "Bilim adamı olarak
Hasankeyf'teki tarihi eserlerin taşınamayacağını söylüyorum.
Önümüzdeki günlerde bilimsel kurul bu konuda kesin kararı verecek.
Ama benim şahsi görüşüm, mevcut eserlerin taşınamayacağıdır. Eğer
yer altındaki eserler konvanse edilirse, yani sağlamlaştırılırsa
belki taşınabilir. Bu olasılık da zor gibi görünüyor. Yer altındaki
eserleri kaldırdığınız an elinizde tuzla buz olur. Bu eserler ancak
gelişmiş bir teknolojiyle taşınabilir. Hasankeyf'teki arkeolojik
kazıların ne zaman biteceğine dair bir tarih vermek mümkün değil.
Toprağın altından ne çıkacağını bilmiyoruz. 'Şu kadar sürede
Hasankeyf'in arkeolojik değerleri ortaya çıkar' denemez. İş
imkanını, insan ve parasal gücü ne kadar arttırırsanız arttırın,
çıkacak olan tarihi dokunun ve kültürel donanımın yapısıyla ilgili.
Süreç hakkında kesin bir şey söylemek doğru değil. Mutlaka baraj
yapılacaksa, mutlaka bunlar suyun altında kalacaksa, bunların başka
yere taşınması, nelerin taşınabileceğinin belirlenmesi esastır.”
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi: “Kent bir kez sular altında
kalırsa bir daha kurtarılması mümkün değildir. Su düzeyinin alçalıp
yükselmesi, kaya oluşumundaki karbonat kırıntıları ile çimentoyu
kolayca çözer.”
Dr. Gül Pulhan (Koç Üniversitesi Tarih Bölümü Anadolu
Uygarlıkları ve Kültürel Miras Yönetimi Öğretim Üyesi) : Çok net bir
cümleyle söylemek gerekirse, Hasankeyf taşınamaz. Dünyada az olmakla
birlikte böyle projeler gündeme geldi. Bunun da en ünlü örneği
Mısır'daki Ebu Simbel Tapınağı'dır. Ama bu hiçbir çare olmadığı
takdirde başvurulan, çok maliyetli ve teknik olarak çok zor bir
koruma tipi. Hasankeyf ise çok farklı bir topoğrafyanın üzerine
yayılmış olan bir kent. Çok geniş bir alana yayılmış. Binaların
ortaçağ döneminin özelliklerini ve şehir planını yansıtması gibi
bireysel özelliklerinin ötesinde doğal coğrafyanın içine
yerleştirilmiş olması, Hasankeyf'i son derece etkileyici bir
yerleşim yapıyor. Dünyada başarılan taşıma projelerinde binalar
genelde ya taş ya da Ebu Simbel örneğinde olduğu gibi kayaya
oyulmuş, yani malzemenin kendisi zaten çok kuvvetli. Hasankeyf'te
ise çoğu tuğla tarzı malzemeden yapılmış. Yalnız birkaç minare ve
taçkapı taş. Yani, malzeme bloklar halinde kesip taşımaya müsait
değil.
Hasankeyf'te Zeynel Bey Türbesi, hamam, Artuklu Köprüsü, El Rızk
Camii, Koç Camii ve İmam Abdullah Zaviyesi, Küçük Külliye, Süleyman
Camii ile Kızlar Camii'nin taşınması öngörülmüş. Zaten bu sayı bile,
olayın ne kadar imkânsız olduğunu hissettiriyor. Çünkü, bunların her
biri birbirinden büyük binalar ve inşaat teknikleri farklı. Bir kere
söküldüklerinde zaman, muhtemelen hepsi bir daha bir araya
gelemeyecek şekilde dağılacak. Pişmiş tuğladan yapılmışlar ve zaten
şu anda da dağılıyorlar. Öngörülen kültürel park alanı Hasankeyf'in
özel doğasıyla, dokusuyla ilgisiz bir yer. Yani, üç tarafı baraj
gölü ile çevrili bir yarımada. Üzerinde bazı yürüme yolları, yeşil
alanlar olacak. Bunların arasına çeşitli dönemlerden, çeşitli mimari
özellikler taşıyan eserler serpiştirilmiş. Plandan gördüğümüz
kadarıyla, Hasankeyf'le hiç ilgisi olmayan bir amfitiyatro da
eklenmiş. Kültürel varlıkların korunması yaklaşımı açısından
bakarsak, akıl almayacak bir proje.
Hasankeyf'i Yaşatma Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Öneriler Bölümü,
Madde 4: “Hasankeyf'in tarihsel değer taşıyan yapılarının bir
başka alana taşınması hem bu binaların yapım malzemelerinin
özellikleri hem de bu alanda sürdürülmekte olan kazıların ancak
40-50 yıl sonra tamamlanabilecek olması dolayısıyla olanaklı
değildir. Taşınma adına yapılacak sınırlı kapsamlı projeler bir
kandırmacadan ibaret olacaktır. Taşınma stratejisi tümüyle ve kesin
olarak terk edilmelidir.”
Dicle Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Ilısu Barajı
ve HES Araştırma Komisyonu, Ilısu Barajı ve HES'nin Çok Yönlü Olarak
Değerlendirilmesi Raporu: Taşınma işlemi, koruma çalışmalarında
istenilmeyen bir uygulamadır ve olabildiğince kaçınılması
istenilmektedir. Her yapı bulunduğu yerde kimlik kazanmıştır ve
yerinde korunmalıdır. Hasankeyf'in tarihi kent dokusunu oluşturan
çok sayıdaki anıtsal yapının bir başka alana taşınması, bu binaların
yapım malzemelerinin özellikleri nedeniyle de mümkün değildir.
Taşınma işlemi, yapım sistemi kesme taştan oluşmuş yapılar için
uygulanabilecek bir sistemdir. Taşınmaya uygun olmayan malzemelerden
(kerpiç, moloz taş vb) oluşmuş yapıların ise taşınması çok zordur.
Hasankeyf'te taşıma adına yapılacak projelerin başarılı olması
beklenemez. Taşıma adına yapılacak, bilimsel niteliği tartışılır
projeler çözümler üretmeyecek, koruma yıkıma dönüşecektir. Taşınma
projelerinden tümüyle ve kesin olarak vazgeçilmelidir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Madde 10:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı, korunacak olan taşınamaz kültürel doğal
varlıkların, korunmasına ilişkin diğer tedbirleri almak ve uygulamak
ayrıca ilgili varlığa sahip olan veya işletme hakkı verilen
Kuruluşları da gözetlemekle yükümlüdür.”
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Madde 20:
“Taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerde
korunmaları esastır.”
1964 tarihli “İkinci Uluslararası Anıt Mimar ve Teknisyenleri
Kongresi” Sonunda Hazırlanan Venedik Tüzüğü, Madde 7: “Bir anıt
tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir
parçasıdır. Anıtın tümünün ya da bir parçasının başka yere
taşınmasına anıtın korunması bunu gerektirdiği ya da çok önemli
ulusal, uluslararası çıkarların bulunduğu durumlar dışında izin
verilmemelidir.”
1976 Nairobi UNESCO Toplantısı, “Tarihi Alanların Korunması ve
Çağdaş Rolleri Konusundaki Tavsiyeler”: “Tarihi Alanlar ve
çevreleri evrensel mirası oluşturan ve yerine konulamaz değerler
olarak ele alınmalıdır. Topraklarında yer aldıkları devletin,
hükümet ve vatandaşları bu mirası korumayı ve günümüz sosyal yaşamı
ile bütünleştirmeyi görev saymalıdır. Her tarihi alan ve çevresi,
özel karakteri ve dengesi, onu oluşturan parçaların birbirleriyle
kaynaşmasına bağlı olan ve yapıları, mekansal organizasyonu ve
fiziksel çevresi kadar insan faaliyetlerini de içeren bir bütün
oılarak görülmelidir.”
1999'da AB'ye Uyum Süreci Çerçevesinde İmzaladığımız “1992
Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesi”: “Sözleşmeci devletler arkeolojik mirasın korunması
için gerekli önlemleri almak, arkeolojik araştırma faaliyetlerini
bilimsel güvence altına almak, arkeolojik mirasın tercihen bulunduğu
yerde korunmasını ve bakımını sağlamayı taahhüt ederler.”
Yararlanılan Kaynaklar:
1. DSİ Genel Müdürlüğü resmi web sitesi
2. hasankeyfsadakat.com
3. Radikal, 26.02.2006
4. Milliyet, 27.02.2006
5. Batman Kent Haber, 21.06.2006
6. Hürriyet, 07.08.2006
7. Hürriyet, 09.08.2006
8. hasankeyf.itgo.com/seminer.html
9. emo.org.tr
10. Dicle Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Ilısu Barajı
ve HES Araştırma Komisyonu, Ilısu Barajı ve HES'nin Çok Yönlü Olarak
Değerlendirilmesi, Haziran 2006, Diyarbakır