Hasankeyf, Hemen ,
Şimdi!
Zeynep Oral
Bizim sayfaya, "Kültür /
Sanat" sayfasına taşınmasına çok sevindiğim Talat Halman, birkaç gün
önceki "Zeugma Zabanisi" başlıklı yazısında , "yeni kültür
cinayetleri" yaşanmadan harekete geçme zorunluluğunu vurguluyor ,
acilen "Alarm Listesi" hazırlanmasını istiyordu.
Hemen belirteyim, böyle
bir "Alarm listesi" var. Nicedir birçok Sivil Toplum Kuruluşu,
arkeologlar, sanat tarihçileri, mimarlar odası tehdit altında olan
doğal SİT alanları, tarihsel yerleşimler ve kültürel mirasımızı
korumak için bir izleme komisyonu kurdu ve çalışmalarını sürdürüyor.
(Bakınız: Milliyet Sanat Dergisi , 15 Ekim sayısı.)
En büyük tehlike ve
imdat çanları nereleri için mi? Derhal özet bir liste:
-Ilısu barajı -
Hasankeyf (Çok acil... Çok acil... Çok acil...)
-Sekiz adet barajın
projelendiği, Tunceli, Munzur Vadisi (1971'de Ulusal Park ilan
edilmişti)
- Yortanlı Barajı -
Bergama... Hoşça kal Asklepios!
- Hidro elektrik
santrallerle katledilen Fırtına Vadisi ...Birinin temelleri atıldı
bile. Doğal SİT alanı olmasına, aleyhte nice rapor bulunmasına karşın
, durum Danıştay'da...
-Çine Barajı- Eğer
yapılırsa, hoşça kal Karya kentleri, su yolları , antik köprüler, kaya
mezarları...
-Artvin, Coruh Vadisi -
On bir adet baraj projelenmiş. Beş bini aşkın insan yerinden olacak.
-Evrensel kültür mirası
Troya'yı tehdit eden Çanakkele- Selçuk otoyolu . (Kırk metre
genişlikte olacakmış.)
Liste böyle uzayıp
gidiyor. Kimsenin barajlar, santraller, otoyollar yapılmasın dediği
yok! Herkesin dediği, bunlar yapılırken tarih, sanat, kültür değerleri
ve birikimi , insan yaşamları da göze alınsın! Ama Zeugma örneğinde
olduğu gibi bıçak kemiğe dayanmadan, son anda değil, daha
projelendirme evresinde dikkate alınsın! Üstelik altına imza atmış
olduğumuz uluslararası antlaşmalar da bizi buna zorluyor.
AB Sürecinde
Artık günümüzde dünyada
hiçbir ülke, ben kendi topraklarımda istediğimi yaparım diyemiyor.
Doğa ve kültür mirası, insanlığın ortak malıdır. Sorumluluğu, koruma
hak ve görevi uluslararası topluma aittir.
Avrupa Birliği , "...
ilerlemenin gerçekten insanlığın hizmetinde olabilmesi için, Avrupa
ruhuna uygun olarak maddi olmayan değerlere ve özellikle çevrenin
korunmasına önem verilmesi".. düşüncesini savunuyor. Savunmakla
kalmayıp, ekonomik büyüme işlemleri sırasında çevre, doğa ve kültürel
mirasa zarar verenlere hukuki yaptırımlar koyuyor. "Avrupa Çevre
Politikası" çerçevesinde böyle açılmış nice dava var.
Henüz üye değiliz ama AB
Üyelik sürecindeyiz. Bu gerçekleri yok sayamayız.
Önümde, çeşitli Sivil
Toplum Kuruluşlarında görev alan avukat Murat Cano'nun Avrupa
Parlamentosu Başkanlığı'na, Avrupa Birliği Konseyi'ne, Avrupa
Komisyonu'na sunulmak üzere, Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliğine
yazdığı başvuru mektubu var. Şu yukarıda özetlemeye çalıştıklarımı
ayrıntılarıyla anlatıyor. Türkiye''in doğal ve kültürel varlıklarını
yok eden, yok edecek olan bayındırlık projelerine, birlik üyesi
ülkelerin katılmaması , kredi ve kredi onayı vermemesi ; verilmiş
kredi onaylarının iptal edilmesini istiyor.
Yalnız o mu?!
Şu sıralar internet ve
elektronik posta gruplarıyla içli dışlıysanız, bilgisayarınıza ABD,
İngiltere, Almanya, Fransa ve Portekiz'den "Save Hasankeyf" - "Hasankeyf'i
Kurtarın!" çağrılarının akın ettiğini göreceksiniz. Tümünün çağrısı ve
isteği, Murat Cano'nunkinden farklı değil.
Şimdi sıkı durun: 31
Ekimde (iki gün sonra) dünyanın çeşitli ülkelerinden Sivil Toplum
Kuruluşları İngiltere'de bir araya gelip "Hasankeyf'i kurtarın"
çığlığını dünya kamuoyuna duyuracak.
Bu arada belirteyim ki
Hasankeyf'i , yöredeki 215 antik siti, Asur, Sümer, Roma , Bizans,
Abbasi, Artuklu ve Osmanlı eserlerini sular altında bırakacak ,34 bin
kişiyi yerinden edecek Ilısu Barajının yapımı için kurulan
konsorsiyumdan , bir süre önce İsveç ayrıldı.
Hasankeyf'i kurtaracak
beş ayrı alternatif proje üretilmişken bu inat niye?
Gelin kendi
topraklarımızdaki bu kültür mirasını korumayı başkalarına
bırakmayalım. Biz üstlenelim.
Hemen. Şimdi. Çok geç
olmadan
29 Ekim 2000
http://www.zeyneporal.com